Ana SayfaYazarlarVEGAN YAŞAMIN TOHUM SIRRI-3

VEGAN YAŞAMIN TOHUM SIRRI-3

Şimdi bu noktada bilinmezliğin kaderine bakarak yol alalım ve ona kader tohumu diyelim. Tohum nasıl kendi potansiyelini ortaya koymaya muktedirse insanoğlu da aynı şekilde potansiyelini ortaya çıkarma gücüne sahiptir. Her bir potansiyel mutlak olacak olan değildir ancak bizler tarafından öyle olduğu varsayımlarına dayandırılarak ‘’kaderim böyle’’ anlayışı geliştirilmiştir. Diğer bir deyişle; benim yazgım böyle, yapacak bir şeyim yok inancını taşımaktır.
Yaşantımızdaki  bir sonraki şeylerin ortaya çıkabilmesi için olması gerekenleri yaşantımıza bizzat, biz ekiyoruz. Bunun için bu kavrama Kader Tohumları diyoruz. Bu tohum,potansiyel olarak  herşey olabilir, ama bu tohumlar öncelikli olma eğilimindedirler. Ne ektiğimizi unutarak, onlar ortaya çıktıklarında özgürlüğümüzü elimizle yaratımlarımıza-tohumlarımıza veririz. Yani, kendi ektiğimizin hükmüne gireriz. Buna verilecek en iyi örneklerden biri araba-uçak kazasıdır. Eğer arabınıza-uçağa bindiğinizde kaza yapacağım korkusunu içinize tohumlarsanız bu gerçekten sizin onu aktive etmeniz sonucu meydana gelecektir. Bunu kendimizden başka kimse bize tohumlayamaz. Bu anlamda korku tohumu çok güçlüdür ve meyvesini çok çabuk verir.
Bir diğeri de hastalık tohumudur. Eğer hastalığın hayatımıza girmesini tohumlarsak yine çok çabuk bir şekilde şekillenecektir. Burada ki ironi; korku duygusunun tohumlanma katmanına inememektir. Gerçek anlamıyla her zaman ilk fiskeye inebilmek çok önemlidir. Neden ve ne şekilde ilk korku fiskesini tohumlamak istedik? Neden böyle bir şeye ihtiyacımız var gibi gözüktü?
Değişim arzusu. ‘’Dramatik değişimler ya hastalıkla ya da korkunç kazalarla meydana geliyor’’ inancı bizim kader tohumu ekmemize sebeb olur ve sonrası illüzyon olarak bize hükmetmeye başlar. Kaderciliğin ekim sürecine olan ihtiyacımız, varoluşun belirsizliği ile de şekillenince sonuç kaçınılmazdır: Yaşamak için izole olmayı-baskılanmayı, hem de kendi elimizle göze almak. Ama adı yaşamaksa!
Onları  biliçaltımıza ekmediğimiz sürece, hiçbirimizin korku-kader tohumlarına ihtiyacı yok.   Keza, bizim o kazaya ya da hastalığa dayanarak geleceğimizi şekillendirmemize de.
Değişim için onlarsız ve tamamen özgürce; her şey yolundayken de bunu başarabiliriz. Bu fırsatı kendimize yine kendimiz verebiliriz.
Herşey yolunda giderken acaba başıma kötü bir şey gelir mi diye içimizden geçirdiğimiz temelde ‘’ her şey yolunda olursa ben sıkıcı biri olurum ve gelişemem’’dir. Çok gülersem ağlarım, çok param olursa hastalanırım vs hurafelerindeki gibi örnekleri bu nedenle çok duyarız. Enerjimizi yenilemek ve farkındalığımızı artırmak için yaratttığımız bu ekimler hasta olmadığımız halde ilaç almaya benzer.
Umarım bu yazı kaderin işleyiş şekline bir nebze olsa da ışık tutabilmiştir. Ektiğini biçmek sadece kötü anlamda algılanmamalıdır. Bizim korku unsurları ile aktive ettiğimiz yani ektiğimiz tohumlarımız da aynı şekilde işlev görür.
Yazı dizimin sonuna gelmişken aşağıda sizlere değişik gelebilecek bir tarifim var. Adı Uhut Yemeği. Belki şartlarımız va zamanımız yüzünden yapamayabiliriz ama yine de değişik olması açısından yer vermek istedim. Sonuçta  vegan tarzı beslenen  biri olarak; tohumları ben hayatımdan hiç eksik etmiyorum ve tadlarına doyamıyorum…
Ancak diğer yazımda gerçekten çok çok önemli özellikleri olan çörek otu tohumuna değineceğimi söylemiştim. Kısaca ona da değinerek bilgi vermek isterim.
Böylelikle bir diğer yazımda buluşmak üzere yazı dizimi noktalıyorum. Hoşçakalın…
Çörek Otu Tohumu
Çörek Otu asırlar boyunca, bitkisi ve yağı ile birlikte, Afrika’da, Asya’da ve Ortadoğu’da, günümüzde ise Amerika ve Avrupa’da milyonlarca insan tarafından “sağlıklarını desteklemek için” kullanılmaktadır. Aromatik bir baharat türü ve siyah rengi hariç susam tohumuna benzer olan çörekotu, geleneksel olarak çeşitli durumlar ve tedaviler için mükemmel bir ilaç olarak da kullanılmıştır.,
Günümüzde ise özellikle Amerika ve Avrupa’nın elit bilim merkezlerinde çörek otu hakkında araştırmalar yapılmaktadır.
 
Çörek Otunun İçeriği
Takriben %21 protein, %38 karbonhidratlar ve %35 bitkisel yağlardan oluşmaktadır.  Diğerleri ise, linoelik asit(Omega-6, Omega-3), oleic asit, palmitik asit, kalsiyum, sodium, potasyum, demir, çinko, bakır, magnezyum, selenium, fosfor, vitamin A, vitamin B, vitamin B2, niasin ve vitamin C dir.
 
Hangi Hastalıklarda Kullanılır?
 
1- Çörek otu Bağışıklık sistemini güçlendirir.
2- Vücudu tahrip eden mikroplara karşı vücut direncini artırır.
3- Kanserden AİDS e kadar bir çok hastalıkta kullanılabilir.
4- İltihaplı vakalarda iltihap engelleyici olarak kullanılabilir.
5- Nefes darlığı ve solunum yolları hastalıklarında iyi bir yardımcı etken olduğunu defalarca kanıtlamıştır.
6- Çörek Otu özünün(yağından bahsediliyor) meme, prostat, cilt kanseri gibi bazı kanser türlerinde kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı görülmüştür
7- Bayanlarda sıkça görülen rahim ve vajinal iltihaplara iyi geldiği bilinmektedir. (Bunu, iltihabı ve akıntıyı meydana getiren mantar hücrelerini yutan vücut savunma hücrelerini destekleyerek başarmaktadır.)
8- Çörek Otu Karaciğeri Tahripten Korur
9- Kolon kanserini engeller.
10- Şeker hastalığına Karşı sonderece fatdalıdır.
11- Alerjik reaksiyonlarda baskılayıcı rol oynar. .
12- Egzama gibi rahatsızlıklarda çörek otu iyi bir iyileştiricidir.
13- Romatizmal hastalıklar.
14- Mide rahatsızlıkları ve reflü.
15- Böbrek hastalıkları.
16- Alkolün zararlı etkilerinin en aza indirilmesi.
17- Kalp damar hastalıkları.
18- Anti oksidan oluşu.
19- Kolesterolün düşürülmesi.
20- Hiper Tansiyon(yüksek tansiyon) vakalarında.
21- Uyarıcı etkilerinden dolayı; hemoroit, hepatit, nezle, ishal, öksürük ve tenya gibi etkiler.
 
Ne Kadar Kullanmalıyız?
Günde 3 kere 1 çay kaşığı çörek otunu salatanızın veya herhangi seveceğiniz bir yiyeceğinizin üstüne serperek yiyebiliriz. Ayrıca değişik kullanımlar için yine araştırma yapabilirsiniz.

 

UHUT YEMEĞİ
Uhut Yemeği; buğday ve sudan yapıla bir tatlı türüdür. Hiçbir tatlandırıcı kullanılmadan yapılan, tadını ve lezzetini kendi kıvamından alır.
Uhut yapılırken 18 litrelik teneke tabanından çiviyle 15-20 yerinden delinir. Delinen teneke yarısına kadar buğdayla doldurulur. Güneş ışığı almayan loş bir yere ıslatılarak bırakılır. İki günde bir ıslama işine devam edilir. Her ıslamadan önce buğday iyice karıştırılır. Buğday çimlenmeye başladığı zaman teneke dolmaya başlar. Çimlenme ilerledikçe buğday topaklanmaya başlar. Buğdayın topaklanmaya başlamasıyla birlikte ufalanarak bez üzerine serilir. Ufalanarak birbirinden ayrılan buğday yeniden tenekeye alınıp, ıslatılmaya devam edilir. Bu işlem 15 gün kadar sürer. Bu zaman zarfında buğday tanelerinin saçak kökleri ve filizleri 4-5 santimetre. kadar uzar. Saçak kökleri ile filizleri beyaz olur. Saçak kökleri ve filizleri yeşillenirse uhut acımtırak olur ve tat özelliğinden uzaklaşır. Yeşerme başlamadan yani olgunlaşan çimler bir tokmak veya yuvarlak bir taş ile dövülerek ezilip suyu alınır. Elde edilen bu suya çok az bir miktar su katılarak, büyük bir kap içerisinde kaynatılmak üzere ateşin üzerine konur. Kaynamaya başlayınca çok katı olmayacak biçimde un ilave edilerek karıştırılmaya başlanır. Kaynatma işi sıvı halde bulunan bu karışımın koyulaşmasına kadar devam eder. Koyulaşmaya başladığı zaman üzeri sakızlanmaya başlar. Bu safhadan sonra artık kıvamını almaya başlamıştır. Kıvamını alan uhut koyu kahve rengini alır. Uhut 15 dakika daha ateşte tutulduktan sonra, ateşten indirilerek soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra kavanozlara doldurulup, kahvaltılarda ekmeğe sürülerek yenir.
 
 Not: Bu yazı dizimi aramızdan erken ayrılan buğday dostu Victor Ananias`a adıyorum…

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI