Ana SayfaYazarlarNeye Doğru İlerliyorsun Ve Neden Uzaklaşıyorsun?

Neye Doğru İlerliyorsun Ve Neden Uzaklaşıyorsun?

‘Aydınlanma çılgınlığı’( JED Mc KENNA) kitabında ‘neye doğru ilerliyorsun ve neden uzaklaşıyorsun’? diyor .Özellikle son zamanlarda şahit olduğumuz hayvanlara yönelik artan şiddet ve haksızlıklar ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Bu yüzden bu soruya insani bakış açımdan bakarak tespit etttiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Benim gözlemlerime göre, bunun en önemli sebeblerinden birisi; yetişkinlerin hayvanlara olan korkusudur. Diğer bir deyişle; çocukluk döneminden başlayarak daima dost olabileceğimiz bu varlıklarlarla ne yazık ki, ebeveynlerin kendi hayvan korkularını çocuklarına aşılamaları yüzünden, onların büyüdükten sonra bile hayvanları tehdit olarak algılamalarına ve nefret etmelerine yol açıyor. Bunun sonucunda, çocukluk devresi bitmesine rağmen, hayatlarının devamını bu nefretle yaşayıp, korkuyla ilerlerken, ne yazık ki onların dostluklarından uzak durmaları yüzünden  çok renkli bir dünyadan da mahrum kalıyorlar.
Anneler ve babalar veya  çocuk yetiştirenler,  çocuklarını yetiştirdikleri zaman sadece kediyi ve köpeği değil, tüm canlıları tekmeleyerek öldürsünler diye büyütmüyorlar ama kendi hayatlarındaki korkularını,sevgisizliklerini ve şiddet eylemlerini (sadece hayvanlara olan değil!)çocuklarına çok yoğun hissettirdikleri için, bir gün kafası tekmelenerek öldürülen masum bir kedinin  şok edici tabloyla karşılaşabiliyoruz.(Ancak konuyu dağıtmak istemediğim için detaya girmek istemiyorum ama  bu masum kediciği hunharca öldüren kişinin, aynı zamanda  köpeğinin de olması, bana dehşet içeren  bu olayın  ironik tablosunu yansıtıyor! Hiç gerçek olmayacak bir dostla, ve de belki de şiddet içerisinde  yaşamını geçirecek olan bu köpeğin haline üzülmemek elimde değil. Umarım aynı şeyler bir gün onun da başına gelmez!)
Çocukluğum kedi ve köpek dostluğuyla geçti. Onların tanımlanayacak kadar saf olan enerjileri benim ve arkadaşlarımın sorumluluk duygularımızın gelişmesinde çok önemli roller oynadı. Bizler, onların küçük anne ve babaları, doktorları, kardeşleri ve her şeyden önemlisi dünyada konforlu yaşamalarını sağlamak için onların küçük yaratıcı melekleri olmuştuk.
Bizler  ne çok şey öğrendik onların sayesinde. Robby adında sokakta hep birlikte baktığımız bir köpeğimiz vardı. Okuldan hangi saatlerde geleceğimizi bilerek hepimizi tek tek karşılardı. Her gün yaşanan bu seremoni ve neşe sayesinde hayata gülümseyerek bakmayı öğrendik. Asla terk edilmeyeceğinize verdikleri güvenceyle sadakati öğrendik. Size her hangi birşey olması halinde endişeli bakışlarından kalben ‘bize bir şey olmaz merak etme’ diyerek onların acıya karşı gösterdikleri metaneti öğrendik. Ve zamanı gelip aramızdan ayrıldıklarında da güçlü olmayı öğrendik.
Hatırlıyorum da oyun sırasımız geldiğinde ‘sıra ben de’ diye nasıl sıramızı paylaşmadıysak, aynı şekilde sıra dostlarımızın yemeğini, suyunu vermeye geldiğinde kimse’ bugün, benim sıram değil’ demezdi. Bu sayede paylaşmayı öğrendik.
Onların üşümemesi için de neler yapmazdık ki? Küçücük halimizle domates ya da portakal sandıklarından kedi evleri, sokakta bulduğumuz tahtalardan köpek kulübeleri yapardık. Hepimiz küçük mimarlar, mühendisler olmayı öğrendik. Kısacası biz birbirimizden çok şey öğrendik ve hala da öğrenmeye devam ediyoruz.
Bizler şanslı çocuklardık, çünkü anne ve babalarımız onlarla olan dostluklarımıza hiç müdahalede bulunmadılar ama anne ve babaları yüzünden bu sevgi ve paylaşımdan mahrum arkadaşlarımız da vardı ve onlar hep uzaktan bizi izlerdi. Yanımıza yaklaşmak istediklerinde derhal yanımızdan uzaklaştırılırlardı. Oysa tüm kalpler ve özellikle de çocuk kalpler, hayvan dostlarımıza çok düşkündür. İnanılmaz sevgi duyarlar. Bugüne kadar hiç bir çocuğun kedi, köpek ya da başka bir evcil hayvana karşı ilgisiz kaldığını görmediğim gibi, evde bu hayvanlarla büyüyen hiç bir çocuğun bundan şikayet ettiğini de duymadım.
Hayvan ve insan, iki ayrı canlı türü ve her ikisinin de bu gezegende yaşam hakları var. İnsana yapılan işgenceyle hayvan yapılan arasında hiç bir fark yoktur demek isterdim ama var. Dostlarımızın bizler gibi, kendilerini tehlikelerden koruma şansları yok. Tekmelerden ve işgenceden özellikle de yavru kediyken kaçma şansları hiç yok. Yemek, içmek ve barınmak gibi temel ihtiyaçları da bizler tarafından sağlanmazsa hayatta kalma şansları ise neredeyse imkansız. Yapılan istatistiklerde sokakta yaşayan kedi dostumuzun, ortalama ömrü 5-6 iken, ev kedisinin 12-15 dir. Dolayısyla sokakta yaşayan kedi dostlarımız, tamamen onlara duyarlı olanlara bağlı olarak ancak 5-6 yıl aramızda kalabiliyorlar. Diğer taraftan köpek dostlarımızın da durumu çok farklı değil . Onlar, Tanrı’nın bize emanetleri ama bizim saf sevgiden başka bir şey bilmeyen dostlarımıza nasıl davrandığımıza ortadayken emenatlerimize sahip çıkma şeklimiz korkunç bir dram içeriyor!
Bizler, çocuklarımıza oyuncak kedi ve köpek alırken bunlara çocuklarımızın özen göstermesini isteriz. Dikkatli oynamalarını ve kirletmemelerini tembihleriz. Ama sokakta kedi gördüklerinde ayaklarıyla, taş atarak, bağırarak ya da kuyruklarını çekerek korkutma eylemine girdiklerinde çok incitici olacaklarını tembihlemeyiz ya da öğütlemeyiz. Çocukların böylesi bir eyleme neden girdiklerini hiç anlamıyorum. Çocuklar, sadece duran ve etrafa tıpkı kendisi gibi masum gözlerle bakan kedi veya köpeği neden incitmek isterler ki? Mental bir rahatsızlık yoksa gerçekten hangi güdüyle yaparlar bunu?
Diğer bir önemli sebeb olarak da, çocukların evlerinde,  büyüklerin de hayatlarını geçirdikleri kişilerde, güç tacizlerine maruz kaldıkları davranışların acısını masum hayvanlardan çıkarmaları olarak gözlemliyorum. Bu baş edemedikleri güç hiyerarşisi yüzünden de, dişarıda kendi güçlerini masum varlıklardan( bu bir insan da olabilir) ispat etmek için,(gerek işgence, gerek tecavüze maruz kalmaları) yaşadıkları aynı davranışları en kolay hayvanlardan çıkararak, onlara çeşitli işgence ve tacizlerde bulunuyorlar. Anneler ve babalar ve çocuk yetiştirenler! Çocuğunuzun nereye doğru ilerlemesini istiyorsunuz? Uzaklaştıkları şey sizin onlara veremediğiniz bir şey olabilir mi?
Bunun çok dikkatlice ele alınması lazım. Gerçekten de  bu çocuklar evde şiddet gördükleri için mi bu kadar hissizleşiyorlar? Şiddet derken ille de bunun dayak olmasından bahsetmiyorum. Sevginin olmadığı yer de  şiddet vardır.Doğal olarak da, sevgisizlik çocukların içlerindeki şiddeti büyütür. Sonuç olarak ise bir gün hayvan katliamına  karışarak içlerindeki vahşeti, gözümüzün içine bakarak ortaya çıkarırlar. 
Eğer hayvanlara yapılan bu şiddet, bizi kendi sözde ‘aciz gücümüze’, sanal bir şekilde götürüyorsa, bunun anlamı ne yazık ki insanlığımızdan uzaklaşmaktır. Bu aynı zamanda bizi hayvansal türünün en vahşisi haline getirir.
Onlar bile vahşi orman yaşamlarında, hayatta kalmanın kurallarına göre yaşıyorlar. Bizlet ise hayatta kalmak için değil, sırf canımız  öyle istediği için masum hayvanları öldürebiliyoruz. O zaman bu, bizi onlardan bile daha aşağılarda bir yere getirmez mi?
Sevgili tekmelenerek ölen masum kedicik ve bunun gibi yaşamların son verilen diğer masum hayvan dostlarımız, sizden hepimiz adına af diliyorum. Biliyorum ki ne yaparsak yapalım zaten bağışlar ve koşulsuz olarak seversiniz. Hepinize tüm kalbimle minnettarım. Sizsiz bir dünyanın nasıl olduğunu hayal bile edemiyorum.
Sevgili dostlarım ,bizler neye doğru ilerliyoruz ve neden uzaklaşıyorsuz bilemem ama bildiğim bir şey varsa , o da sizlerin benim gibi size aşık olan kalplere çoktan ilerlediğiniz ve işgence görmek zorunda kaldığınız dünyamızdan bedeller ödeyerek uzaklaşmanızdır. Bir gün tüm bunlara maruz kalmayacağınız bir dünya diliyorum…
 
 
 
 
 

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI