Birkaç dakika önce, bu haftaki yazımı yazmak üzere bilgisayarımı açtım. Aklımda bambaşka bir konu vardı. Her zaman yazımı yazdığım masaya yerleştim. Telefonumu kıstım. Suyumu da yanıma aldım. O sırada gözüm uzun zaman önce masaüstüne kaydettiğim bir dosyaya takıldı.
“01.08.2009-ALACATI DUGUN”… Dosyanın ismi bu… Düğünümüzden sonra bir televizyon programında yayınlanan görüntülerimiz. Sanırım youtube’dan bulmuştum. Aklım takıldı. Tıklayıverdim üzerine…
Bizim düğünümüz çok güzeldi. Daha doğrusu herkes öyle söyledi; “Gördüğümüz en güzel kır düğünüydü!” dediler. Herkes o kadar çok eğlendi ki, aylarca bütün arkadaşlarımızdan ayrı ayrı o geceyle ilgili hikayeler dinledik.
Oysa benim kafam ne kadar karışıktı… Ne kadar heyecanlıydım… Sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkıyor gibiydim. Hep aileme benden düğün beklememelerini söylemiştim o güne kadar. Düğünleri sevmem çünkü. Yurt dışında evlenip gelirim herhalde diye düşünürdüm. Ama işte kendi düğünümdeydim. Her şey ne kadar fazla geliyordu.
Sanki herkes benim yerime karar veriyordu hayatımla ilgili. Tek söz sahibi olmayan benmişim gibiydi. Her şey kontrolüm dışındaydı. Misafirlerim vardı, ben ev sahibiydim, onları güzel bir şekilde ağırlamam gerekiyordu. Ama ben ne yaptığımı bilmiyordum ki! Elimde sadece Kerem’e olan sevgim vardı…
O gece nasıl başladı, nasıl bitti hiçbir şey anlamadım. Evliliğimin ilk aylarından hiçbir şey anlamadığım gibi. Gördüm ki, “…ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye bir şey yok. Asıl mesele evlendikten sonra başlıyor ve bunu size daha önce kimse söylemiyor!
İki farklı insan aynı eve giriyor. İkisi de farklı şeyleri seviyor ya da sevmiyor. İkisinin de farklı alışkanlıkları, ilişki anlayışları, beklentileri var. Bunu oturtmak zaman alıyor. Kendini kaybetmeden `biz` olmayı becerebilmek… Bizde de öyle oldu. Ama şimdi… Bir kere “çift” gibi hissetmenin tadını aldıktan sonra ortaya müthiş bir keyif çıkıyor.
Daha önce de seyretmiştim birkaç kere masaüstündeki o dosyayı. Ama hep kendime bakmıştım. Nasıl göründüğüme, neler yaptığıma… Bu kez Kerem’i seyrettim baştan sona. Mutluluğunu, heyecanını seyrettim. Ne kadar tek başıma, sadece kendime bakarak geçirmişim o günleri. Oysa o, beni ne kadar içten öpmüş o sahnede… Ben hep kendi duygularımı hesaba katarken, birçok şey için ona kızarken, o ne kadar seviyormuş beni. Şimdi zaten bildiğim şeyi, o zaman nasıl görememişim…
Dün evlenmedim ama, yeni anlıyorum iki kişi olmanın ne demek olduğunu. Kafamı kaldırıp biraz da ona bakmam ve onu anlamam gerektiğini. Farkına varamadan, gerçekten yaşayamadan geçen, belki de hayatımın en güzel gecesi olabilecek o gece gibi olmamalı hayatımın geri kalanı… Hayatımızın geri kalanı… Ben de seni çok seviyorum sevgilim… Ve sana sabrın, desteğin ve sevgin için çok teşekkür ederim…