Nisan ayından daha güzel olan bir şey varsa o da Nisan’ı andıran Şubat ayıdır.
Havanın yeteri kadar sıcak olmadığını bildiğin halde olması gerekenden daha ince giyinerek kendini ikna etmeye çalışırsın; “Kış bitti.”
Gözünde gözlüğün, üşümekle titremek arasında kaldığın o anda, güneş gelen kaldırıma geçersin; “Şimdi ısındım işte.”
İstiklal Caddesi’nin kaotik halini tek bir sapakta unutturan Galatasaray yokuşuna saparsın; “Burada artık yürünmüyor bile.”
Üşümek pahasına gölgeye saklanıp duvar dibini takip ederek merdivenlerin yamacında bulursun kendini; “İşte orda.”
7GR.
Konunun kahve olduğu yerde beklentiler naiftir.
Galatasaray Lisesi’nin sırtındaki merdivenlerin bitiminde, sokağından patates-soğan arabasının geçtiği, devamının sizi denize bağladığı nokta. -İstanbul’da sizi denize bağlayan ne varsa, ona sıkıca sarılın.-
Sokaktaki sandalyenin sırtına atılmış el örgüsü şal, alçak merdivenler, ahşap tonlar, detaylarda büyüyen köşeler ve sıcak kahve kokusu. Gerisini kahve getiriyor zaten; koşarken durup dinlenmeyi, üzgünken durup sakinleşmeyi, heyecanlıyken durup keyif almayı. -Tek ihtiyacımız olan bir fincan kahve.-
Sabahları öğlene bağlamak veya akşam yemeğini ertelemek, ve hayatınızla ilgili doğru kararlar almak için mükemmel bir yer, 7GR. -Espresso`nun aldığı kahve miktarı kadar hafifiz aslında.-
Güzel mekan, güzel müzik, güzel insanlar ve güzel kahve.
Konunun kahve olduğu yerde, her şey mümkündür.