Bu yazı dizime insanın kendi yaratıcılığını ortaya çıkarmasına ışık tutacağına inandığım bir masalla başlıyorum. Okuduktan sonra, gözlerinizi kapatmanızı istiyorum. Eğer sizden bir masal yazmanız istenseydi, siz nasıl yazardınız ve sonu nasıl olurdu?
O halde; nacizane olarak hikayenizi nasıl oluşturacağınız korkusu olmadan; küçücük bir noktayla ( ben, bugün, yarın, çocuklar, eş, sokak, araba vs kelimelerini kağıda dokundurarak ) başlamanızı tavsiye edebilirim. Saçma bile olsa o sizin masalınız olacak ve sizin harika enerjinizi yansıtacak. Hazırsanız ben benimkine başlıyorum…
Tera dinlenme odasında ki yatağın içinden heyecanla uyandı. Artık vakti gelmişti, bunu hissediyordu. Peki sihirli mızrak ile yüzleşmeye hazır mıydı? Bu da soru muydu şimdi, zira beklenmedik anın beklentisizliğinde değil miydi?
Dışarıya çıkınca diğer odaların boş olduğunu gördü. Bu zamanın geldiğini teyitliyordu. Tek bir oda doluydu onun da zaten kapısı her zaman kilitliydi ve anahtarı da hep kendisindeydi. İşte bugün bu odayla randevusu vardı.
Usulca alnındaki terini sildi. Odanın kapısını saat 16:00’da açacaktı ama önce zamanı, an’ın gücü ile kutsayacaktı. An; sürenin içindeki zaman dilimi değil miydi? Derin bir nefes aldı, zira bu enerjilerle baş etmenin en etkili yoluydu.
Nasıl olmuştu da sihirli mızrak, onun hayat hikayesi olmuştu? Ama artık bunun sonuna gelmişti. Bu yüzleşme anını tekrar tekrar gözünde canlandırmaya çalışıyordu. Ancak bu tahminlere dayalı bir olay değildi hatta zihnen anlaşılacak bir şey de değildi. Kendisine, sürekli olması gereken an’da, odanın kapısının zaten kendiliğinden açılacağını söyleyerek telkinde bulunuyordu. Peki, nasıl başlamıştı sihirli mızrağın hikayesi ve O, nasıl bir deneyimden geçmişti?
SİHİRLİ MIZRAK
Sihirli mızrak, yer altında yaşayan ikiz kardeşi Sara ile birlikte kullandıkları iki uçlu olağanüstü şifalı bir aletti. İkizler bunu kullanmada oldukça maharetliydiler. Kendilerine göre de teknik geliştirmişlerdi. İkiz kardeşler, hergün mızrak hakkında yeni bir şeyler öğreniyorlardı. Ama en ilgi çekici olanı mızrağın muhafaza edildiği yerdi.
Sihirli mızrak yine kendisi gibi sihirli bir odada korunuyordu. Bu, bir nevi şifanın katlanarak hizmet etmesini sağlayan özel odanın yerini, gizemli güne kadar kardeşlerden başka kimse bilmiyordu.
O gün, şifa almak için gelen yaşlı bir bilgeye mızrakla şifa vermek için sihirli odaya giden Sara, ne yazık ki mızrağın yerinde olmadığını gördü. Tera’nın ona haber vermeden mızrak ile birlikte ortadan kaybolmasına bir anlam veremedi ve yapacağını bilemedi. O an herşey durmuştu. Ancak nefesin gücünü hatırlayarak kendini toplamaya çalıştı. Derin, derin nefes almaya başladı. Dışarıdan da aynı şekilde yapmasını söyleyen bir ses duyarak irkildi.
‘Daha da derin nefes al evlat!’
…
‘Aç gözlerini’
…
Sara, yavaşça gözlerini açınca, karşısında yaşlı bilgeyi gördü. Aslında ona şifa vermesi gerekirken, tam tersi zavallı adam kendisinin başında durmuş, ‘derin nefes al evlat’ demesiyle şaşkınlığı iyicene arttı. Ama yaşlı bilgenin gözleri öylesine bilge ve öylesine parlaktı ki, Sara neredeyse kendini gördüğünü düşündü.
‘ Beni tanıdın mı’?
…
‘Dikkatli bak, ne görüyorsun’?
…
‘Benim Tera’
‘Tera, gerçekten sen misin’?
‘Evet. Ta kendisi’
‘Ama nasıl olur’?
‘Dün gece sen uyuduktan sonra mızrak benimle konuşmaya başladı ve ben dayanılmaz bir istek duyarak odaya girdim. İçerisi inanılmaz derecede parlıyordu. Sana da haber vermek istedim ama bu imkansızdı çünkü oda ışığa dönüşmüştü ve ben karşısında büyülenmiş bir haldeydim.
Işık bana çok önemli bir sır vereceğini söyledi. İlk başta biraz korktum ama öylesine merak içindeydim ki, korkum bile hafif kaldı.’
‘Neymiş peki, ışığın sırrı’
‘Işık bana, bir sepetin içinde asırlardır yaşayan dev yılanların olduğunu söyledi. İlk başta ne demek istediğini anlamadım ve yılanlar neden sepetin içindeler diye sordum. O da, bana bunun çok kadim bir öğreti olduğunu anlattı. Ayrıca bunun sırrını çözebilmem için, sihirli kelimeleri hatırlamam gerektiğini ve bunları da 9 kere sayıp 3 tekrar yaparak anlayacağımı söyledi.
‘ Sepetin içinde dev yılanlar var ve bunların sihirli kelimeleri hatırlama koşu ile anlayacağın kadim bir öğretisi var. Doğru mu anladım’
‘Evet. Işık bana ‘sen de bu sepetin içindesin ama farkında değilsin dedi’. Ve devam etti. Aslında kardeşin de yok’. Ben iyice meraklanmıştım ki hemen ışığını daha da artırarak ikiz olmamızın zaten doğal bir hak olduğunu ve bunun ne anlama geldiğini anlatmaya başladı.
‘Sen şimdi bana birimizden birinin olmadığını mı söylüyorsun’
‘İlk başta ben de öyle zannettiim ama ışık bana benim de olmadığımı söyleyince, artık buna daha fazla dayanamadım ve oracıkta bayıldım. Uyandığımda kendimi elinde asası olan, yaşlı bir bilge olarak buldum.’
‘ Peki ama mızrak nerede’
Işık, bana ‘mızrak senin bilin sırrında gömülü’ dedi ama bunu fark edebilmem için sepetin içindeki dev yılanlarla yüzleşmen gerek’ dedi ve devam etti. ‘Yılanlar, bundan böyle mızrak odasında kilitli olacaklar. Sen, kilidi, sihirli kelimeleri ne zaman hatırlarsan o zaman açacaksın ve onlar ortaya çıkacaklar. Bu zamana kadar, bazen rüyalarına girecekler, bazen hayalin olacaklar, bazen de onların aslında hiç olmadığını düşünerek şüpheye düşeceksin. Ama önce mızrağın sana gömülü olduğunu fark etmeye çalış’.
Kafamda tam çelişki oluşmaya başlamıştı ki bana hemen cevabı verdi. ‘ Biliyorum, bugüne kadar mızrak dışarıdaydı ve sen onunla iş görüyordun ve o senin sihirli bir oyuncağındı. Oysa şimdi, sana, bunu kendinde fark et diyorum. Sanki oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi hissedeceksin ama merak etme bu his geçecek. Sen sihirli mızrağın sırrını anladığında ya da bizzat kendisi olduğunda bunu bir diyet ödediğin için değil, zaten doğuştan ödülün- hakkın olduğu için onun gerçek sahibi olacaksın’. İşte böyle.
‘Peki sen mızrak olduysan, ben kimim?’
‘Benim zihnimsin ve yıllardır seni farklı kimlik altında bana ait zannettim ama artık seni özgürleştiriyorum ve seni mızrağın ilk öğretisi olan özgürleştime farkındalığına dahil ediyorum’ işte tam o anda Tera, kendi öğretisinin sihirli kelimelerini hatırlayarak farklı bir boyuta geçer ve mızrak odası açılır.
Tera- De, Tera -Da ,Tera- Do . 9 saydı, 3 tekrar yaptı. De Da Do, De Da Do, De Da Do.
Devam edecek…