İnsan birlikte olduğu kişiyi / eşini / arkadaşını sevince haliyle o hep iyi olsun, sağlıklı olsun, mutlu olsun istiyor. Aslında ne kadar güzel bir istek değil mi? Neredeyse her kadının istem dışı içinde olan ve gereksiz zamanlarda da kabarabilen ‘anne şefkati’ özünde iyi bir duygu. Ancak abartınca işler içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor o ayrı. Erkeklerde ise bu duygu pek olmamakla birlikte nesilden nesile gelişiyor çok şükür. Şu an 80’li yaşlarda olan bir erkeğin, zamanında eşine olan davranışlarını dinlediğinizde yatıp kalkıp şükredesiniz gelir muhtemelen.
ABARTMADAN…
Annelerimiz bize nasıl halen “Sıkı giyin, soğuk içme…vb.” diyorsa ve bizler de karşılık olarak “Üff anne yeaa kazık kadar oldum, karışma artık” diyorsak da aslında hepimizin içinde, pusuda bekleyen ‘Ayşegül Küçük Anne’ler var. Ve bu sinsi kişilik, sevdiklerimizin iyiliği için bir anda kendini gösterebiliyor. Eğer dizginlemeyi bilemezsek de zamanla tüm benliğimizi eline geçirip ‘Ayşegül Küçük Canavar’a dönüşebiliyor. Misal verelim: “Tatlım öksürüyorsun sigara içme…”, “Hasta olacaksın kalın giyin”, “Bu bira çok soğuk dikkatli iç.” gibi gibi… Karşındakini düşünmek elbette güzel ama abartmayacaksın başta kendin sonra karşındakinin akıl sağlığı için.
Özellikle erkek kişisiyse karşınızdaki zaten dinlemeyecektir. Bol bol “Bana bişi olmaz”, “Ben işimi biliyorum” cümleleriyle karşılaşacak, boşuna sinirlerinizi bozacaksınız. Üsteleseniz “Annem gibisin” olacak zaten, en iyisi boş veriniz, her şeyi dozunda bırakınız. Bir de “Evet canım haklısın” deyip gizlice yapanlar var ki o, en komiği. Yani sigarasını siz ortada yokken içen, yememesi gereken tatlıyı arkanız dönükken höpürdeten… En iyisi bırakın anneniz size karışsın, onu paşa paşa dinleyin; içinizdeki küçük anneyi de kendi çocuğunuza saklayın.
GÜNLÜK TAROT FALINIZ
