Ana SayfaYaşamOben Budak ile son kitabı Hayvan üzerine

Oben Budak ile son kitabı Hayvan üzerine

İlişkiler konusunda kusursuz bir gözlem yeteneğine sahip olan Oben Budak, Hayvan isimli kitabıyla bu kez hepimizin hayatında iz bırakan, günlerce ağlamamıza neden olan ve saatlerce doğru intikam planını kurmamıza yardımcı olan Bay Çapkın`ı en yalın haliyle anlattı.

Cemal`in içindeki hayvanı ve sevgiye muhtaç tarafını zaman zaman hüzünlü bir şekilde zaman zaman da eğlenceli bir şekilde anlatan Oben, anlattıklarıyla durumun sanıldığı kadar komplike olmadığını da gösterdi.

Gelin, " Birçok kadın, erkeklerin her hareketinin arkasında bir şey arıyor, oysa erkekler genelde düşünmeden hareket ediyor" diyen yazarımızın ilişkiler ve kitabı hakkındaki çarpıcı düşüncelerini bir de kendi ağzından dinleyin.

– Köşe yazarlığı da dahil bugün pek çok farklı alanda çalışıyorsunuz. Bize bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?
Evet, Habertürk`te köşe yazıyorum, Discoben kimliği altında özel partilerde DJ`lik yapıyorum. Alexander Kokoskeriya`yla birlikte Adam in Town adında bir online erkek dergisi yayınlıyoruz. Bunların yanı sıra sokağımdaki kedilerin beslenmesi de günümün en önemli parçalarından.

– Yazdığınız ya da tavsiye ettiğiniz her şey insanların ilgisini çekiyor. Bu anlamda kariyerinizin dönüm noktası ne oldu?
Aslına bakarsanız Christmas tatili için gittiğim New York`un yeri kariyerimde çok önemli. Oradaki çevrem sayesinde dudak uçuklatıcı partilere gidip izlenimlerimi yazmıştım. Bir ay sonra İstanbul`a geldiğimde herkes benden bahsediyordu.

– Özellikle aşk ve ilişkiler konusunda insanların fikrini aldığı nadir isimlerdensiniz. Bu güveni nasıl sağladınız? Okuyucunuz sizi çok seviyor…

Ben de onları seviyorum çünkü. Yaşam enerjimi insanlardan alıyor olmalıyım ki hiç tanımadığım insanların bana bir şeyler anlatması hoşuma gidiyor. Bir de kendim de aşkla fena kafayı patlatan biri olduğum için konu hakkında kendimi geliştirebildim sanırım. Bu yüzden yazdıklarım da bir şekilde okuyucularımın kulağına küpe oluyor galiba.

– Sosyal medyayı oldukça aktif kullanan bir insansınız. Sosyal medya mecralarının ilişkiler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini bize biraz anlatır mısınız?

Sosyal medya haber alma açısından önemli tabii. Ama asıl yalnızlığımızı gidermede en büyük silah. Karşınızdakiyle yazışarak konuştuğunuz için daha rahat iletişim kurabiliyorsunuz. Tabii oradaki iletişim gündelik hayatımızı baltalıyor, orası ayrı. Aslına bakarsanız, kimse kendini yalnız hissetmediği için doğru düzgün ilişki de kuramıyor.

-

– DJ`lik yapıyorsunuz ve gece hayatını çok seviyorsunuz. Sizce gerçekten gece hayatı ilişkileri yozlaştırıyor mu ? Yoksa bu bir önyargı mı?

İlişkileri günümüz şartları yozlaştırıyor, gece hayatının suçu yok. Gece hayatını çok seviyorum ama bu eğlenceyi biriyle tanışıp eve götürebilmek amacına harcamıyorum. Gecenin ilerleyen saatlerinde olursa ne ala ama asıl amaç bu değil. Dolayısıyla sorunuza önyargı olarak cevap verebilirim.

– Giderek modernleşen dünyada artık kadınlar da iş hayatında aktif. Parayla birlikte özgürlüğünü kazanan kadınlar yüzünden sizce bugün ilişkiler daha çabuk mu bitiyor?
Sonuçta kendine güvenen kadın kapıyı kolayca karşısındakinin suratına kapatabiliyor…
Bu da seçeneklerden biri olabilir tabii. Kendine güvenen kadın ayrılıp yeni bir hayat kuruyor. Bu kötü bir şey değil zaten. Kimse birbirine yaslanarak hareket etmemeli hayatta. Birinden güç almak güzeldir ama en güzeli kendinizden alacağınız güç. Fakat ben bu ayrılma olaylarında kadınların entrika duygularının daha baskın olduğunu düşünüyorum. Ayrılsınlar ki yeni maceraya başlasınlar ve o savaşı da kazansınlar.

– Globalleştikçe yalnızlaşan bireyler oluyoruz. Bu anlamda uzun süreli ilişkilerin tükeneceğine mi inananlardansınız yoksa gerçek aşk hala bir yerlerde saklı mı ?

Filmlerde bile mucizeler aşkın etrafında dönüyorsa bize de inanmaktan başka bir şey kalmıyor. Evet, dünya o kadar kötü bir hal aldı ki bizi aşktan başka bir şey kurtaramaz. Ama kurtarır mı bilmiyorum doğrusu. Çok uzun süredir birbirlerine aşık bir çift görmedim, genelde 4 – 5 ay sonra bitecek enerjilerle karşılaşıyorum.

– Müziğin içinde olan bir insansınız. Sizce bu yazın en başarılı isimleri kimlerdi ? Bu kışa hangi isimler damga vuracak?
Bence Gülşen`di. Onun şarkıları, tarzı, seksapeli tamamdır yani. Yurtdışında bir Miley Cyrus akımı var ama ben daha çok Daft Punk, Pharrel ve Robin Ticke`e dinledim.

– Gece hayatında bu kış hangi mekanlar in?

Karaköy yükselişine devam ediyor. Kışın oradaki mekanlardan biri patlayacak ama bunu yaşayarak görmek lazım.

– Yeni parti trendleri hakkında gece hayatını sevenlere bir kaç ipucu verebilir misiniz?

Ülkemiz için yeni ama aslında en eski parti kuralı iyi bir müzik eşliğinde dans etmektir. Fakat bizim insanlarımızın çoğu bu konuda pek şüpheci. Sanki dans ederlerse değerlerinden bir şeyler eksilecek gibi geliyor. Oysa daha iyi bir deşarj olma yolu bilmiyorum. Lütfen dans edin!

Çıkış yapmak için fazla iddialı bir isim değil mi? Neden “Hayvan”?

Amaç, iddialı bir kitap adı bulmak değildi aslında. “Falan Filan” piyasaya çıkmadan ikinci kitabımın adını belirlemiştim bile. İlki çok satan listesine girince “Hayvan” da kendi adına bir iddia kazandı. Herkesin ilişki geçmişinde en az bir hayvan vardır. Hatta sadece “hayvan” kategorisine giren kişilerle beraber olanlar bile var. Romanım da böyle bir adamı anlattığı için adı “Hayvan” oldu.


Kitabınızın başkarakteri Cemal, neredeyse hepimizin hayatından geçmiş bir karakterin yansıması. Nedir Cemal`i bu kadar cezbedici kılan?

Bence kendi hayatının hâkimi olması ve hiçkimseyi yaşamına tam olarak almaması. Ama kadınlar yönünden bakacak olursak da kimseyi iplemeyen, serseri tavrı çekici geliyor.  Şaşırtıcı derecede dürüst bir kişilik… Bütün bunlar çarpıcı bir dış görünüşle birleşince ortaya ciddi anlamda tehlikeli bir adam çıkıyor tabi.

Cemal, ilk aşkını korkunç bir şekilde kaybettikten sonra çapkın ve tek gecelik ilişki düşkünü oluyor.

Sizce bir erkeğin illa kötü bir olay yaşadıktan sonra yüzyılın çapkını haline gelmesi kural mı?
Kahramanım erkek diye hemen adamları kötülemeyelim ayaküstü. Süperkahraman filmlerinde de öyle değil midir, korkunç bir olay yaşayıp insanlardan öç almaya başlayan birçok kötü adam vardır. Bir nevi kanun, bir nevi karma olarak adlandırılabilir bu durum. Kötü ilişkiler yaşadıktan sonra hayatını erkeklere kan kusturmaya adayan çok kız arkadaşım var. Aynı durum erkekler için de geçerli tabi.



Kimseye bağlanamayan, hayatı seksle özleştiren, kadını sadece bir zevk aracı olarak gören insan suretinde bir hayvan olarak tanımladığınız Cemal`i oluştururken gece hayatında gördükleriniz ne kadar etkili oldu?
Sadece gece hayatı değil de tüm sosyal çevremi gözden geçirdim aslında. Bir baktım etraf “hayvan” diye tanımlanan kişilerin peşinden koşan bir sürü kurbanla dolu. Stockholm sendromu gibi kendi celladına âşık olanların sayısı o kadar çok ki, hem ağlarım hem giderim hesabı, bile bile acı çekiyor insanlar. Sakın “ama aşk bu” demesin kimse, aşk dediğiniz şeyin bununla uzaktan yakından alakası yok.



Cemal, kendini hayvan olarak nitelendirirken bunun için de haklı sebepleri olduğuna inanıyor. İnsan olmak varken duygusuz bir hayvana dönüşmek için olumsuzluklar gerçekten bir sebep olabilir mi? Yoksa hepimiz içimizdekini dışarı çıkartmak için fırsat mı kolluyoruz?

Hayvanlık konusunda herkesin limiti farklı… Hepimizin ruhundan zaman zaman bir hayvan geçiyor ama şiddet dereceleri farklı. Kimi tek amacı kendini koruyup kollamak olan annesine hayvanlık yapıyor, kimi işyerinde çalışanına kan kusturuyor, kimi de romanımdaki gibi sevgililerine. İşin temelinde kendi haklarını korumak yatıyor aslında. Biraz bencilce gelse de insanlara canının istediği gibi davranması güzel bir lüks bence. Yalansız ve doğrudan…




Cemal`in tek bağlandığı dişi, kedisi… Hayvana karşı bu bağlılık neden?
İçten içe birine tutunma isteğini görüyoruz sevgisinde, taş değil ya bu adam… :)



Bige de tıpkı Cemal gibi kafası karışık ve sorularla dolu bir kadın. Gerçek hayatta da hemcinslerimiz erkeklerin gözünde bu kadar karmaşık mı?

Ben kadınların kendi aralarında bile nasıl anlaştıklarını anlamıyorum. Biz ne kadar basite indirgesek de hayatı, kadınlar onu çetrefilli hale getirmeyi biliyor. Bazen öyle hareketlerle karşılaşıyorum ki, bu kadın bu tepkiyi nasıl akıl edebildi acaba, diye düşünmek zorunda kalıyorum. Birçok kadın, erkeklerin her hareketinin arkasında bir şey arıyor, oysa erkekler genelde düşünmeden hareket ediyor. Kadınlar gibi bir hamle sonrasını düşünmüyoruz biz, o an için doğru bir karar verdiğimizi düşünüyoruz ama bir pürüz çıkıyor tabi.



Bige`yi Cemal için cezbedici kılan nedir? Ulaşamamak mı? Yoksa tıpkı kendisi gibi deli dolu, dobra ve bağlanma sorunları yaşayan bir karakteri bulması mı?
Bildiği tüm kadınların dışında bir portre çizmesi galiba… Biraz da harbi olması… İlk tanıştıkları gün hiç çekinmeden porno filmlerden bahsedebiliyorlar.Yeni tanışmış olmanın verdiği etkiyle hanımefendicilik oynamıyor Bige. Sahici tavırlarıyla Cemal`i avlıyor.



Çapkınların zor olanı ciddi bir ilişkiye dönüştürmek istemesi sizce bir ego sorunu mu yoksa kısır döngü mü?
Başta bir ego sorunu olarak gözükse de aslında “çapkınlık” müessesinden istifa etme isteği burada devreye giriyor. Ne kadar kötü kalpli gibi dursalar da çapkınlar da bu tip ilişkilerden hep mutsuz olarak çıkıyorlar. Neden sürekli başka kadınların peşinde koşuyorlar sanıyorsunuz, tabii ki mutsuzluklarını örtmek için. Çapkınlık zannedildiği gibi havalı bir şey değil bir nevi psikolojik bozukluk aslında.



Kitabınız çıktıktan sonra nefret edileceğini düşündüğünüz anti-kahraman, kadınlar tarafından çok cazip bulunurken, erkeklere de ilham kaynağı oluyor. Bu ters tepkiler şaşırmanıza neden oldu mu?
Ben Cemal`den nefret edileceğini hiç düşünmedim, çünkü çapkınlık yapsa da kadınları etkilemek için uydurulan yalanlara başvurmuyor, fazlasıyla dürüst. Erkeklere ilham kaynağı olmasını da haklı buluyorum, başı daha az derde giriyor, dürüst olmak her zaman en iyi çözüm.

Kitaplarınıza verilen reaksiyonlar gösteriyor ki kadınlar ne olursa olsun çapkını seviyor. Nedendir bu hata tutkumuz?
Artık hayatın kendisi sanırım tutkulu bir rekabet üzerine kurulu. Sanırım bu rekabet durumunun kendisi çekici geliyor kadınlara. Kadınlar herşeyden önce birbirleri ile yarışıyor ve çapkın bir erkekle birlikte olmak, sanırım, kazanma hissi veriyor.  Çapkınlık belki bir anlamda ilişkiyi tekdüzelikten de çıkarıyor. Diğer taraftan çapkın erkeklerin de kadınlar konusunda usta birer avcı olduklarını ve kadınların sık sık bu tuzağa düştüklerini de hesaba katmak lazım. Herkes bir ömür mutluluk peşinde değil artık.


İnsanların bir zaman sonra yanlışı bırakıp “Bay /Bayan Doğru” ile evlenmeleri düzenin getirdiği bir alışkanlık mı sizce?
Ben duruma “pes etme” olarak bakıyorum, bu hayatın bu şekilde geçmeyeceğini anlayıp elindeki en uygun seçenekle evleniyor insanlar. İçlerinde istisnalar olabilir tabi ama geneli böyle.

Son olarak Cemal ve Bige`nin hikâyesini çok sevdik. Devamı gelecek mi?
Elbette, kendi hayatımda da yarım kalmış hikâyelerden hiç hoşlanmam, hikâyenin nereye bağlandığını elbette paylaşacağım. Sağ gösterip sol vuran bir hikâyem var, bakalım ne zaman bitecek?

– " http://hayvan.im/" e tıklayarak yaptıklarınız ve gördükleriniz "Hayvan"lıkları dilediğinizce yazabilir, takipçilerle paylaşabilirsiniz.

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI