Modern çağın en görünmez ama en yaygın ilişki sorunlarından biriyle tanışın: aşırı analiz sendromu. Bir mesajı saniyeler içinde çözümleme çabası, suskunlukları anlamlandırma isteği ya da davranışlar arasındaki boşlukları kendi yorumlarımızla doldurma alışkanlığı… Hepsi bu sendromun semptomları. Düşünmek; duyguları anlamak ve iletişimi derinleştirmek için önemli olsa da, bazı noktada sınırı aşmak duygusal bir tuzağa dönüşebiliyor.
Her kelimeye anlam yüklemek
Bir ‘tamam’ mesajının bile alt metnini arıyorsanız, dikkat.
İletişimin büyük kısmı dijital mecralara taşındığından beri ton, beden dili, mimik gibi bağlamsal öğeler ortadan kalktı. Geriye kalan ise sadece kelimeler ve emojiler. Bu da demek oluyor ki basit bir cevap, zihinlerimizde saatlerce sorgulanan bir bilmeceye dönüşebiliyor. Oysa o “tamam” sadece “tamam” olabilir. Ve evet, bazen gerçekten hiçbir gizli anlamı olmayabilir.
Zihinsel sessizlikten korkmak

Belirsizlik rahatsız edici olabilir ama kontrol çabası ilişkileri yorar.
Bazılarımız için netlik, bir tür güvende olma hissidir. Ama her anı analiz ederek netliğe ulaşmaya çalışmak, ilişkideki doğal akışı bozuyor. Zihin, sessizliği tehdit olarak algıladığında sürekli bir açıklama, bir neden, bir anlam aramaya başlar. Ama duygusal yakınlık bazen o sessizliğin içinde şekillenir. Her boşluk bir sorun değildir, her sessizliğin doldurulması gerekmez.
Kurgusal bir ilişki yaşamak
Zihninizdeki partner, gerçek partnerinizi gölgede bırakmasın.
Aşırı analiz etmek, gerçekliğin yerine varsayımları koymaya başlar. Karşınızdaki kişinin söylediklerinden çok, söylemediklerine odaklanırsınız. Hissettiğiniz her şeyi doğru kabul eder, partnerinizi zihninizde yeniden yazarsınız. Bu da ilişkinizi değil, kendi yazdığınız senaryoyu yaşamaya başlamanıza neden olur. Ve ne yazık ki, bu senaryolar genellikle romantik değil, dramatiktir.
Gözlem, analizin sessiz versiyonudur
Zihniniz değil, gözleriniz rehber olsun.

Bir davranışı analiz etmek yerine gözlemlemek, zihinsel yükü hafifletir. Partneriniz size nasıl hissettiriyor? Tutarlı mı? Size karşı açık mı? Bunlar gözlemlenebilir gerçeklerdir. Düşüncelerinize değil, davranışlara güvenmeyi öğrendiğinizde ilişkideki fazlalıkları geride bırakırsınız. Her duygu çözülmesi gereken bir bilmece değildir.
Kendinizi zihninizden koruyun
Her hissi açıklamak zorunda değilsiniz.
İlişkideki en büyük özgürlük, bazen hiçbir şeyi çözmeye çalışmadan orada olabilmektir. Sorularınız olabilir ama her sorunun cevabı hemen gelmek zorunda değildir. Her şeyi konuşmak güzeldir ama her sessizlik de konuşulmayı beklemez. Partnerinizle sadece olmak, yorum katmadan anı paylaşmak da kıymetlidir. Unutmayın, aşk bir denklem değil. Her zaman çözülmesi gereken bir formül yok.
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> İlişkide gizli narsistleri tanımanın 5 yolu
Kapak: @alisontoby