Batıgöz Sağlık Grubu Medikal Direktörü Prof. Dr. Volkan Dayanır, glokom hastalığı hakkında toplumu bilinçlendirmek, tedavi ve olası riskler konusunda bilgilendirmek amacıyla kutlanan 6-12 Mart Dünya Glokom Haftası’nda glokom hakkında bilinmeyenlere dikkat çekti.
Halk arasında "Göz Tansiyonu" adıyla da bilinen glokomun dünyada önde gelen körlük nedenlerinden ikincisini oluşturduğunu dile getiren Prof. Dr. Dayanır, tedavi edilmemesi halinde görme kaybına neden olabileceğini vurguladı.
Hastalığın neden olduğu görme kaybının geri kazanılması mümkün olmadığından erken tanının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Dayanır; “Göz içindeki sıvı basıncının yükselmesine bağlı olarak görme yetisini sağlayan göz sinirlerinin hasar görmesi sonucu oluşan glokom, göz içindeki sıvı basıncının normal olduğu durumlarda da oluşabiliyor. Sıklıkla 40 yaşın üzerindeki bireylerde görülüyor ve genellikle yıllar içinde kendisini hissettirmeden ilerliyor. Glokom, birçok hasta tarafından ancak ileri dönemde ve belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark ediliyor. Görme yetisinin geri dönüşü olmadığı için erken tanı büyük önem taşıyor. Bu yüzden düzenli aralıklarla göz muayenesi yaptırmakta fayda var” dedi.
Daha nadir olmakla birlikte genç yaşlarda da glokomun görülebileceğini belirten Prof. Dr. Dayanır, yaklaşık her 10 bin yeni doğumdan birinde doğum sırasında glokom hastalığı görülebildiğini ifade etti.
Risk faktörlerine dikkat
Glokoma bağlı görme kaybının önüne yalnızca erken tanı ile geçilebileceğinin altını çizen Prof. Dr. Dayanır, “Glokom, dünyada milyonlarca kişide görülen ve her insanda ortaya çıkabilecek bir hastalıktır. Bununla birlikte ilerleyen yaş, genetik yatkınlık, ebeveynlerde ya da aile üyelerinde glokom, düşük kan basıncı, miyop, uzun süreli kortizon tedavisi ve göz yaralanmaları gibi faktörler hastalığın ortaya çıkma riskini arttırabiliyor” dedi.
“Tedaviyle kontrol altına alınabilir”
Prof. Dr. Dayanır; glokomun tanı konulduktan sonra tamamen iyileştirilip ortadan kaldırılamadığını, fakat birçok olguda uygun tedaviyle kontrol altında tutularak görme kaybının ilerlemesinin engellenebildiğini belirterek tedavi yöntemlerini şöyle açıkladı:
“Açık açılı glokom öncelikle göz içi basıncını düşüren çeşitli ilaçlarla tedavi edilir. Bu ilaçlar genellikle göz damlası şeklindedir. İlaç kullanamayan veya ilaç kullanmasına rağmen göz içi basıncı yeterince düşürülemeyen durumlarda cerrahi ve lazer girişimleri de uygulanabilir. Bu tedavilerin amacı hastanın kalan görmesinin korunmasıdır; görmeyi arttırmazlar. Krizle ortaya çıkan dar açılı glokom tipinde tedavi çok acildir. Doğuştan glokomda ise tedavi esas olarak cerrahidir. Bazı hastalarda birden fazla cerrahi müdahale de söz konusu olabilir.”