Christian Dior, Normandiya kayalıklarında, Granville’de kuvvetli rüzgârlara maruz kaldığı için bir bahçe oluşturmaya uygun olmayan bir evde büyüdü. Buna rağmen, genç adamın yaratıcı gücü, çalışkanlığı ve çabaları doğaya meydan okudu. Bugün hala çiçeklerin açtığı bahçesi ve kendi elleriyle diktiği olağanüstü gül bahçesi takdire şayan. Bu çiçek bahçesi değişim ve yüksek standartlar için duyduğu arzuyu, hayal gücünü ve düşlerini yansıtıyor. Kısaca, “Dior-tarzı” bir kreasyonun tam tanımı.
Makyaj koleksiyonun tüm renkleri, bir elbiseninki kadar titizlik ve lirizmle çalışıldı. Her bir kreasyon, bir rengin özünü ve ruhunu içeriyor: bir rengin sadık bir kopyası ile aynısının hayal gücüyle güzelleştirilmiş bir vizyonu arasındaki denge. Nasıl ki bir elbisenin baskısının ilham kaynağı Granville bahçelerindeki nilüferlerde veya güllerde saklıysa; Dior gözü, zevki ve standartları da farları, rujları ve ojeleri gerçek renklerden oluşan duygusal deneyimlere dönüştürmeyi hedefliyor.
Dior, makyajı, couture ve akseusarlar gibi sanatsal bir uğraş olarak görüyor. Her yeni koleksiyon, mükemmel yaratıcılığa ulaşmaya gayret eden yeni bir davet. El işçiliği ile tamamlanan metal kutular bir kuyumcunun uzmanlığından ilham alarak tasarlandı. Mücevher gibi algılanan bu aksesuarlara müthiş bir özen gösterildi.
Dior’un 2012 ilkbahar koleksiyonu, bu sene bizi bahçe partisine davet ediyor. Kumaşların çiçeksi dokularına, pastel tonlardaki çiçekten ilham alan desenlere ve çiçek formundaki aksesuarlara rastladığımız koleksiyonun genelinde tazelik veren, baharımsı bir hava göze çarpıyor.