Birçok nedene bağlı olarak gelişebilen bipolar bozukluğun mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini vurgulayan Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nin Kurucusu Nörolog Mehmet Yavuz, hastalığın bilinmeyenlerini anlatıyor.
Bipolar Bozukluk (iki üçlü mizaç bozukluğu)
Bipolar bozukluk ya da diğer adıyla manik depresyon, kişinin kendini motivasyon anlamında en yüksekte hissettiği mani dönemi ile çökkün hissettiği depresif dönem arasında gidip gelmesini ifade eder. Hastalık zamanları dışında normal seyreden duygu durumu, hastalık nüksettiğinde bu iki uç arasında dolaşmaktadır. Bipolar bozukluk, bipolar 1 ve bipolar 2 tanı ölçeği ile değerlendirilir. Bipolar 1’de mani ve depresyon döngüleri vardır. Bipolar 2’de ise hipomani ve depresyon atakları izlenir. Dolayısıyla bipolar 2’de mod yükselmesi daha düşük olup hipomani düzeyinde iken, depresyon genelde bipolar 1’e göre daha ağır geçirilir. Bipolar bozukluk daha çok depresyon dönemleri ile seyreder. Manik ya da hipomanik devreler daha nadirdir. Manik nöbet durumunda hastanın ayakta tedavisi pek mümkün olmaz ve hastaneye yatırılması gerekir. Çünkü manik nöbette olan bir kişi, hem kendisine hem de çevresine çok sıkıntılı anlar yaşatabilir. Hiç uyumadan sürekli konuşan ve oradan oraya hareket eden biri ile aynı ev ortamında olmak azap gibidir.
Depresyon ile karıştırmamak gerekir
Bipolar bozukluk zaman zaman depresyon ile karıştırılabilir. Yapılan araştırmalar başlangıçta majör depresyon teşhisi konulan vakaların üçte birinin, gerçekte bipolar bozukluk yaşadığı tespit edilmiştir. Bipolar bozukluğun genel olarak ortaya çıkış yaşı, 20-25 yaş aralığındadır. Hastalık toplumda yüzde 1-1,5 oranında görülür. Birinci dereceden akrabaları içerisinde bipolar bozukluk olanların bu hastalığa yakalanma olasılığı 7 kat daha fazladır. Yapılan araştırmalar, bipolar bozukluğu yakalanma riskinin evlat edinmelerde de arttığını göstermiştir. Bu yüzden sadece genetiğin değil, çevre ve kalıtsal faktörlerin bir araya gelerek hastalığın ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir. Cinsiyetler açısından incelendiğinde, kadın ve erkeklerde bipolar bozukluk görülme oranı arasında anlamlı bir fark yoktur.
Çok yüksek motivasyonlu olabilirler
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir araştırma, bipolar bozukluk vakalarının üçte ikisinde aynı zamanda anksiyete hastalığı ve üçte birinde de madde kullanımı olduğunu göstermiştir. Bipolar bozukluk yaşam kalitesini bozan bir hastalık olarak, en yaygın iş görememe nedenlerindendir. Hastalar, manik dönemlerinde yapabileceklerinin üzerinde işlerin altına girerek abartılı, coşkulu, büyük fikirlere teslim olurlar. Bu dönemde iş konusunda yapılabilirlikten uzak projeler üzerine yoğunlaşırken, özel yaşamlarında da çok aktif ve enerjik hissederler. Uykuya bile ihtiyaçları yokmuşçasına yüksek motivasyonla dolan hastalarda, depresif döneme girdiklerinde ise tam tersi bir tablo ortaya çıkar. Kolunu bile kıpırdatamayacakmış gibi fiziksel bir bitkinlik, mutsuzluk, kaygılar hatta intihar edilebilecek kadar kötü bir iç dünya gözlenir. Bu yoğun duygu durum değişimi, iş ve özel yaşamın altüst olmasına neden olur. Kişi aynı gün içerisinde bile mani ve depresif dönemleri yaşayabilir. Bazı hastalar mevsimsel geçişlerden de etkilenir. Hastalarda, ilkbahar yaz dönemlerine depresif belirtiler görülür.
Bipolar bozuklukta hastalığın dönemleri ve belirtileri
Manik depresif hastalıkta kişi kendi durumunun farkında olmayabilir veya hastalığı gizlemeye çalışabilir. Bu nedenle teşhis koyarken veya tedaviye yön verirken hasta yakınlarını da dinlemek gerekir. Aynı şekilde tedavi sırasında da hasta yakınları, hangi durumda nasıl davranmaları gerektiği konusunda bilinçlendirilmelidir. Bipolar bozuklukta mani, hipomani ve depresif dönemler yaşanır. Bu dönelerin özelliklerini aşağıda görebilirsiniz. Belirtiler ve şiddeti, hastadan hastaya farklılık gösterecektir. Bipolar bozuklukta baskın olan duygusal mod, depresyondur. Kişiler daha çok depresyon atağı yaşarlar. Bazı hastalar tüm hayatı boyunca bir kez mani ya da hipomani atağı geçirip geri kalan dönemlerinde hep depresyon atağı yaşayabilirler. O yaşanan bir tek mani atağı bile, tanının bipolar bozukluk olarak kabul edilmesine neden olur.
Manik dönem
- Kişi, kendini normalin üzerinde enerjik hisseder, birkaç saatlik uyku yeterlidir
- Cinsellik arzusunda artış ve toplumsal kuralların dışına çıkan istekler vardır,
- Yüksek özgüven ve “Her şeyi yapabilirim!” duygusu hakimdir,
- Kişinin kendi kapasitesinin ve yapabileceklerinin üzerinde riskli sayılabilecek eylemlere giriştiği ve sonuçlarını hesaplamadan çeşitli davranışlar sergilediği gözlemlenir,
- Hasta, sonrasını düşünmeden yüksek miktarlarda alışveriş yapabilir, borçlanabilir,
- Çok sinirli ya da tartışmacı tavırlar, aniden parlama görülür,
- Beyinde hızlanan düşünceleri durduramama hissi, bir konuya odaklanamama duygusu hakimdir,
- Konuşkanlık artar ancak konuşmalarda, konudan konuya geçiş ve tutarsızlık vardır. Düşünce hızı, konuşma hızından fazladır. Bu nedenle hastalar, bir cümleyi bitirmeden diğerine geçebilirler. Karşılarındaki kişinin konuşmasını bitirmesini bekleyemeden sık sık araya girebilirler,
- Büyüklük düşünceleri, kendini peygamber, mehdi zannetme, çeşitli sesler duyma ya da halüsinasyonlar görme söz konusu olabilir,
- Mani döneminin sonuna yaklaşıldığında ise kişi, kendi kişiliğinin dışında kimi eylemlere girişmiş ise bu hareketlerinden dolayı utanç ve pişmanlık hissetmeye başlar.
Hipomanik dönem
- Bu dönemde, mani dönemine ait özellikler daha hafif bir şekilde görülür,
- Kişi kendindedir ve çevresiyle uyumludur,
- Kişi kendini mutlu, güçlü hisseder, aranan fikirler hemen akla gelir, yaratıcılık ve üretkenlik vardır,
- Kişi normalde de neşeli, enerjik biri değilse hipomani, mani döneminin yaklaşmakta olduğunu gösteriyor olabilir.
Depresif dönem
- İçe dönülür, dış dünyaya ilgi azalmıştır,
- Özgüven kaybı, isteksizlik ve motivasyonda önemli bir düşüş görülür,
- Mutsuz hissetme, umutsuzluk, tükenmişlik vardır,
- Uyku dengesinin değişmesi, sabahları uyanamama veya uykusuzluk gözlenir,
- Kilo kaybı görülebilir,
- Cinselliğe ilgi azalır,
- Normalde mutlu olunan durumlar keyif vermemeye başlar,
- Kafanın içi boşmuş gibi hissizlik, çevrede olanı anlayamama, sosyal ortamlara dahil olamama gibi belirtiler görülür,
- Ölüm düşünceleri, intihara yatkınlık olabilir. Eğer hastada intihar düşünceleri fark edilirse, kişinin mutlaka bir klinikte gözlem altına alınması gereklidir.
Tedavi hastaya göre şekillenir
Hastalığın tek bir belirgin tedavi şekli yoktur. Bu nedenle tedavi süreci, hastanın belirtilerine göre planlanır. İlaç tedavisi, TMS uygulamaları ve hastanın yaşamını düzenlemesine yönelik terapi çalışmalarıyla tedavi sağlanır. Bipolar bozuklukta duygu durum dengelenmesini sağlayan lityum karbonat, lamotrigin (lamictal), karbamazepin (tegratol) ve valproat türü duygu durum dengeleyici ilaçlar ile antipsikotikler kullanılır. Tedaviye uzun yıllar boyunca devam etmek, doktor kontrollerini ve doktor tarafından verilen ilaçları ihmal etmemek gerekir. Depresyon döneminde antidepresanlara dikkat edilmeli ve verildiğinde yakından takip edilmelidir. Zira antidepresanlar, kolaylıkla manik dönemleri tetikleyebilir. Bu yüzden antidepresanlar verilirken yanında duygu durum dengeleyicilerin verilmesi mani ya da hipomani tetiklenmesini asgariye indirmektedir. Lityumun terapotik ve toksik düzeyleri birbirine yakın olduğundan sıkı kan düzeyi takibi gerekir. Bu nedenle son yıllarda lityum yerine diğer duygu durum düzenleyiciler daha çok tercih edilmeye başlanmıştır.
Beyinde, sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan nörotransmitterlerin, depresyonda daha düşük konsantrasyonda, manide ise daha yüksek konsantrasyonda olduğu düşünülmektedir. Bu iletişim maddeleri noradrenalin, seratonin ve dopamindir. Tedavide kullanılan birçok ilaç bu modele göre etki etmektedir. Özetle ilaç kullanımı ve doktor takibi, iyi bir psikolojik destek, sağlıklı bir aile desteği, düzenli psikoterapi süreçleri, kişiyi seven ve onu her haliyle bağrına basan arkadaş çevresi, kişinin hobileri, yetenekleri, iyileşme arzusu ve güçlü karakteri, alkol ya da uyuşturucu kullanmıyor olması gibi faktörler, hastaların iyileşme şansını arttırır.
Bipolar bozuklukta TMS
TMS tedavisinde hedef, hastaları hipomani düzeyine çıkarmadan duygusal modu normalin hafif üstüne çıkararak orada kalmalarını sağlamaktır. Dolayısıyla frekans ayarının çok hassas yapılması gerekmektedir. Bu nedenle tedaviyi düzenleyen hekim hastayı çok dikkatli takip etmeli ve hipomaniye geçiş emareleri görünüyorsa frekans ayarını biraz daha düşürmelidir.