Bize ‘House of Waris’’den bahsedebilir misiniz?
10 yılı aşkın süredir, HOUSE of WARIS, sıradanlıktan kaçmak isteyenlerin dikkatini çekiyor. Kültürel miraslarından peşinde her zaman koştum ve çok uzaklara seyahat ettim. Arkadaşlarla paylaşabileceğiniz nadir zanaatler, deneyimler her zaman ilgimi çekmiştir. Bu tip maceralar bana her zaman hayatı gerçekten yaşamayı, sadece hayatın içinden geçmemeyi öğretti. Nereye gitsem hayatlarında daha fazla anlam arayan insanlarla tanıştım. Buna bir çözüm bulmak istedim ve cevabın tarihimizde gizli olduğunu öğrendim. Çayların ve bitkisel ilaçların kişisel ve sosyal sağlığımız için gerekli olduğunu farkettim.
Bitki uzmanlarını bir araya getiren deneyimli bir ekip kurduk ve binlerce yıldır kullanılan şahane karışımlar yaratmaya başladık. Himalayalardan, Fujian vadilerine kadar organik çayları ve bitkileri dünyanın dört bir yanından getirmeye başladık. Şimdi yavaşça bu işimizi paylaşmaya başlıyoruz. House of Waris Botanicals, bugünki dünyamızda anlamlı yaşama isteğimize bir cevap olarak ortaya çıktı diyebilirim.
Çok belirgin bir tarzınız var – tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Dünyamız insanları belli kutular içine koyup, etiketlememizi istiyor. Benim seçeneğim, hayattaki gibi herhangi bir parametre ile kendimi belirlememek. Hayatın doğal akışı ile, iniş ve çıkışları ile yaşamak.
Size en çok ne ilham veriyor? Yaratım sürecinizden bahsedermisiniz?
Arkadaşlardan bahsetmeden ilham kaynaklarımdan bahsetmek epey zor. Arkadaşlarım hayatımın önemli bir parçası. Yaptıkları işlerle ve sanatlarına olan tutkuları ile bana ilham veriyorlar. Bu sebeple arkadaşlarımla işbirliği yapmayı çok seviyorum. Yaratmak isteyen başka insanlara vakit geçirmeyi seviyorum. Birşeyler inşa edip, büyümek benim için önemli.
Bu yüzden yaratım sürecim günlük yaşamımla direk ilişkili. Kendinize ve inançlarınıza has kalmak, hareketlerinizde nezaket göstermek. Çok basit bir süreç ama gerçeğe dönüştürmek önemli.
Filmlerde de yer aldınız. Bu süreç nasıl gelişti?
Ben öncelikle kendimi bir hikaye anlatıcısı olarak tanımlıyorum. Bazen bu hikaye, filmlerde, kelimelerde ve hatta çaylar aracılığı ile anlatılabiliyor. Oyunculuk başkasının hikayesini anlatmamı sağlıyor. Oynadığım ilk film Wes Anderson’ın Life Aquatic filmiydi. O zamandan beri de muhteşem bir macera başladı. Yıllar içerisinde Spike Lee veya Luca Guadagnino gibi muhteşem yapımcılarla çalışma fırsatım oldu.
Mango ile işbirliğiniz nasıl başladı?
Arkadaşım Quentin Jones beni aradı ve bu projeden bahsetti. Birlikte önceden birçok projede yer almıştık. İşbirliğimizi seviyorum. Dolayısı ile bu kutlama gibi olan projede yer almak benim için çok mantıklıydı.
Mango’yu genel olarak nasıl tanımlarsınız?
Mango ile yakışan kutlamaya ilişkin bir duygu var. Bu hissiyat hayatta da çok önemli. Aslında birbirimize yaklaşımımız her zaman böyle olmalı. Sadece doğumgünlerinde ve yeni yılda değil. Bu dünyada olduğumuz her anı, her düşüş ve çıkışı bu duyguyla benimsemeliyiz.