Farklı profillerden kitleleri bir süre önce etkisi altına alan İsveçli aksesuar markası Daniel Wellington’ın hikayesi bir toplantı tesadüfü sonucunda ortaya çıkıyor. Markanın kurucusu Filip Tysander’ın yolu o toplantıda kusursuz bir şıklığa sahip ancak bir o kadar da çabasız görünmeyi başaran bir İngiliz centilmenle kesişiyor. Tanıştığı kişinin vintage saatine taktığı, NATO kayış bir anda dikkatinin odak noktası oluyor. İşte bu tanıştığı kişinin ismi; Daniel Wellington.
Bu zamansız ve etkileyici stil, Filip’in kendi saat markasını yaratması için ona ilham kaynağı oluyor. Pek çok farklı kayış seçeneğiyle her an değişimi sağlayan minimalist ve rafine kodlara sahip klasik bir tasarım… Ve bu tasarım Daniel Wellington’ı bu kadar özel kılan en önemli etkenlerden. Filip’in beğenisi, milyonlarca insanı etkilemeyi başarıyor.
2011 yılında, yani sadece 7 yıl önce kurulmuş olmasına rağmen müthiş bir hayran kitlesi yaratmayı başaran DW’nin kadın ve erkekler için bambaşka ortamlarda kullanabilecekleri saat seçenekleri bulunuyor. Tatlı bir tesadüf sonucunda başlayan bu hikayenin kahramanı DW saatlerden bugüne kadar 11 milyon adet satıldı. Böylece marka bu kısa sürede saat endüstrisinde en hızlı büyüyen marka unvanını almayı başardı. Sosyal medyada her gün DW severlerin paylaştığı onlarca fotoğraf, bu etkinin her an daha da büyümesini ve canlı kalmasını sağlıyor.
Daniel Wellington zamansız klasik modeller sunarken, aynı zamanda bu rafine şıklığın ulaşılabilir fiyatta olmasını amaçlıyor. Tüm aksesuarları kadın ve erkekler tarafından kullanılabiliyor.
Mükemmeliyetçi tasarım anlayışıyla, detaylara verdiği yüksek özen DW’i vazgeçilmez bir hale getiriyor. Böylece ortaya yıllar boyunca kullanılabilecek ürünler ortaya çıkıyor. Sade ve temiz çizgileri Daniel Wellington’ı eforsuz bir zarafetin baş rol oyuncusu haline getiriyor.