InStyle`ın Mayıs sayısında Songül Öden var. Ümitsiz Ev Kadınları dizisindeki rolüyle parlayan güzel oyuncu InStyle için kamera karşısına geçti ve çok özel bir röportaj verdi.
Çekimlerde eğleniyor musunuz?
Çok! Gülmekten bazen çekemiyoruz sahneleri. Yaş ortalaması birbirine yakın, genç ve eğlenceli bir ekibimiz var. Canlandırdığımız karakterler de bu kadar eğlenceli olunca, çekimler çok keyifli geçiyor.
Bu arada yurt dışında Gümüş’ün yansımaları devam ediyor… Ortadoğu ülkelerine yaptığınız ziyaretler ne durumda?
Tüm Arap ülkelerinde gösterildi Gümüş. Kıvanç da (Tatlıtuğ) ben de hem dizi için, hem de ülkemizi temsil etmek için davet edildiğimiz ülkelere gittik. Neredeyse tüm Arap ülkelerine… Geçen hafta, Muskat Film Festivali’nden ödül almak için Umman’daydık… Kıvanç ve bana Onur Ödülü verdiler. Üçüncü ödül de Susan Sarandon’a takdim edildi. Hem, sizi seven başka kültürden insanlarca bu yaşta onur ödülü ile onurlandırılmak çok güzel. Yanımızda dünya görüşünü, cesaretini, oyunculuğunu çok beğendiğimiz Susan Sarandon’un ödül alan diğer isim olması gurur vericiydi. Diğer yandan Susan Sarandon UNICEF’in onur elçisi, ben de Birleşmiş Milletler (UNFPA) Türkiye ofisinin kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda yüzü ve sesiyim. Bu konuda da kendisini çok takdir ediyorum.
BM’nin iyi niyet elçisi olarak neler yapıyorsunuz?
UNFPA Türkiye yaklaşık bir ay önce, Ankara’da törenle Azra Akın’la benim kadına yönelik şiddetle mucadele konusunda yüzü ve sesi olduğumuzu duyurdu. O zamandan beri yapabileceklerimizle ilgili toplantılar yapıyoruz ve bir yol haritası çıkarma aşamasindayiz.
Arap ülkelerinde sevgiyi gösterme biçimi çok coşkulu… Gittiğiniz zaman neler yaşıyorsunuz?
Çok sıcakkanlılar. Gümüş o ülkelerde de final yapalı epeyce bir zaman oldu ama dizi başka bir şeye dönüştü. Pek çok iş de yaptık çünkü. Reklamlar, dergilere kapak çekimleri… Benim için hiç unutulmaz anlardan birisi ABD’de yaşayan Lübnan’lı bir kızdan annemin anneler gününü kutlamak için gelen paketti. O kadar değerli ki benim için. Ünlü olma durumuna çok itibar veren biri değilim ama bu sevgi çok özel bir şeydi.
Bir yandan da tiyatrodan hiç vazgeçmiyorsunuz… Sadri Alışık Tiyatrosu’ndaki Keşanlı Ali Destanı nasıl gidiyor?
25 oyun oynamışız, 30.000 izleyici gelmiş. Harika yani. Tiyatro her zaman benim için çok önemli. Önümüzdeki günlerde yoğun bir Avrupa turnesi bekliyor bizi. Bugün ne yapıyorsam, bir taş üzerine taş koyuyorsam, bu, hazırlık yerimin tiyatro olmasından kaynaklanıyor. Ama, ‘Tiyatro tüm dallardan daha üstün,’ gibi fikirlerim yok. Çok küçük yaşta girdim konservatuara ben. Hem büyürken değer yargılarımın hem de sanatsal yargılarımın oluştuğu arena tiyatro olduğu için, önemli buluyorum o alanı.
Dizi çekimleri, Arap ülkelerindeki etkinlikler arasında tiyatroya da her zaman vakit ayırıyorsunuz. Bu yorucu tempoda sizi neler motive ediyor?
Sevdiğim bir işi yapıyorum. Evet tiyatroyu çok önemsiyorum ama televizyonu da ondan geri tutmuyorum. ‘Televizyonu sadece para kazanmak için tercih ediyorum,’ demiyorum. Televizyon günümüzün en güçlü aracı. Ortadoğu’daki etkilerinden de belli olduğu gibi çok ciddi bir güç. Çok büyük bir buluşma noktası. Dolayısıyla çok doğru kullanılması lazım….
Röportajın devamı için dergiyi almayı unutmayın.