Tan Sağtürk, Elele dergisinin Babalar Günü özel eki için kızı Ada ile objektif karşısına geçti. Eşi Alona Ataberk ve minik kızıyla Uskumruköy’de şehir merkezinden uzak ve sakin bir yaşam süren ünlü balet, “Babalığı dibine kadar yaşıyorum” diyor.
Ada’yla birlikte öncelikleriniz değişti mi? Dans mesela…
– Ada daha üç aylık. Bu zaman zarfında önceliklerimiz ister istemez değişti. Tamamen ona konsantre oluyorsunuz. Bütün dikkatler bir huni gibi tek bir şeye doğru akıyor. Bunun için belli bir düzen kurmaya başlıyorsunuz. Dans önceliğim pek değişmez benim aslında, ancak şimdi evin içinde kendime ait bir düzen kurmaya çalışıyorum.
Ne gibi?
– Evimde bir dans stüdyosu oluşturma fikri doğdu. Bale stüdyolarım olduğu için çok sık dışarılardaydım. şimdi evin içinde bir dans stüdyom var.
Yani, Ada sizi şimdiden eve bağladı…
– Evet, pek dışarı çıkmak istemiyorsunuz ya da eve erken gelmek istiyorsunuz. Yaşadığın tüm aşklara balkondan bakarcasına kuvvetli bir duygu bu… O yüzden sizi eve çekiyor. Tabii Ada’nın annesiyle beraber alt kattaki stüdyoya inmesi, bebeklikten itibaren o çalışmaya şahit olması da son derece önemli.
Bir röportajınızda “Kızımın da bu meslekte olmasını isterim” demişsiniz. ..
– Evet isterim; eğer çok yetenekli, istekli ve iradeliyse… Bütün bunların birleşmesi aslında büyük ikramiyenin çıkması gibi bir şey. Tabii tamamen bunun uzağında durmak da isteyebilir. Ancak kaçar noktası yok; Allah sağlık verdiği sürece en azından bunun eğitiminden geçecek. Çünkü dansın çocuklara çok değerli şeyler kazandırdığını düşünüyorum.
Doğuma girdiniz mi? Nasıl bir deneyimdi?
– Eşimin görüşü önemliydi. O ne diyorsa yapmaya hazırdım. Sonuçta çok özel bir an ve rahatsızlık duyabilirdi. Ama eşim bunu çok istediğini söyledi. ıyi ki doğuma girmişim. Çünkü Alona’nın gerekli desteği benden aldığını düşünüyorum.
Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
– ılk 30 saniye nefes alamadı Ada. Normal doğumlarda olabiliyormuş. Enteresan bir andı. Annesi o anda “Bebeğimiz dünyaya geldi!” gözleriyle bana bakıyordu. Ama diğer taraftan da ben bebeğimizin nefes alamadığını görüyordum. Çok ilginç bir andı. Annesine ne cevap vereceğimi bilemedim. Sonra müdahale ettiler, ağlamaya başladı. Bir daha onun başından hiç ayrılmadım.
Eşiniz çok güzel, siz de hoş birisiniz. Bebeğinize bakıp “Aman ne güzel bir çocuk yapmışız” diyor musunuz?
– Herkese güzel gelmesi bir şey ifade etmiyor ki… Kızımızı dünya güzeli olsun diye yetiştirmiyoruz. Evimizin güzeli o…
İlk kez baba olduğunuzu ne zaman hissettiniz?
– İlk doğduğu gün benim kucağımda uyudu. Beşiğe koymadık. Ben hiç uyumadım ve onu seyrettim. Annesi de bitik bir halde bizi seyretti. Öyle sabahladık. O anda bende duygu sapmaları oldu. Müthiş bir şekilde babalığın içine giriyorum, hiç olmadığı kadar da dışına çıkıyorum. Fakat benle ne zaman ki iletişime geçmeye, beni görünce gülücükler atmaya başladı, o zaman aramızdaki iletişim gelişti. şimdi babalığı dibine kadar yaşıyorum.
Ada’yla birlikte en çok ne yapmayı seviyorsunuz?
– Yan yana yatıp hiçbir şey yapmamayı. Bir de onunla olmadığım zaman Ada’yı düşünmeyi çok seviyorum. Hayatımda bu kadar derinliğine özlem duyduğum kimse olmadı.
Yani hiçbir kadına bu kadar özlem duymadınız…
– Hayır. Hiçkimseye. Bu kadar kısa sürede bu kadar özlem oluşmadı.
Hayalinizdeki nasıl bir gelecek? Daha kalabalık ve geniş bir aile örneğin…
– şimdi Ada uyuyor ve ev sessiz. Demek ki, onun varlığı da daha yeterli değil! Bunu artırmak, eşimle benim ortak düşüncemiz. Ayrıca Çocuk Esirgeme’de de birçok muhtaç çocuk var. Onları da düşünmek lazım.
Evlat edinmeye sıcak bakıyor musunuz? Ada’yla birlikte büyüsün ister misiniz?
– Tabii ki. Çok çocuk istiyorsanız, eğer imkanınız da varsa o tip bir şeyi düşünüyorsunuz.
Annesi Rusça, siz Türkçe konuşuyorsunuz. Bir de ıngilizce var tabii öğrenmesi gereken. Ada bu dillerin hepsini öğrenecek mi?
– Ne kadar dil öğrenirse o kadar kâr tabii. Ana dili Türkçe olacak, annesi Rusça da öğretecek. Fransızca öğrenmesini çok isterim. Onu sıkmadan dört dil öğretebilirsek ne mutlu bize.