Ana SayfaMagazinSeyirci İzlenimleri: Çarpışma'nın Yıldızı Elçin Sangu

Seyirci İzlenimleri: Çarpışma’nın Yıldızı Elçin Sangu

Masallarda anlatılan sihirli, büyülü bir dünyadan kopup geldiğini düşündüren peri kızları gibi girdi hayatımıza. Kızıl saçları, beyaz teni, onu tamamlayan kehribar rengi gözleri ile masallardan kopup geldiğini düşünmemiz çok da zor olmadı. Ama küçük büyük, kadın erkek herkese kendini sevdirmek için fiziksel güzellikten daha fazlası gerekliydi elbette. Etrafına saçtığı sıcak enerji, güzel gülüşü, tatlı mimikleri ile çoğumuza belki ilk defa bir romantik komediyi seyrettirdi. Ama onu ondan önce de Nehir olarak sevmiş, Güzide olarak bağrımıza basmıştık.

Kimden bahsettiğimi tahmin etmişsinizdir: Tam bir Star Wars hayranı olup, Orta Dünya’lı bir elfmiş gibi duran Elçin Sangu’dan bahsediyorum.

Onu şu günlerde başrolünü Kıvanç Tatlıtuğ ile paylaştığı Çarpışma ile izliyoruz. Çocuk esirgemede büyümüş, korkuları olan ama kızı kaçırılınca o korkuları bir yana atıp cevval bir kadına dönüşen Zeynep’i canlandırıyor. Dizide sevgili Onur Saylak da var. Zeynep’in kızını kaçıran Veli Cevher’i canlandırıyor. Elçin Sangu ve Onur Saylak sahnelerini bir başka sevdiğimi itiraf etmeliyim. Diziyi hiç izlemediyseniz bile mutlaka ikili sahnelerini izleyin hak vereceksiniz.

Elçin Sangu’nun ekran yolculuğu Öyle Bir Geçer Zaman Ki ile başlamış. Dizi için İtalyanca bilen, şarkı söyleyebilen ve kızıl saçlı birinin arandığını duyduğunda “Beni arıyorlar.” diyerek İzmir’den İstanbul’a gelmiş. Geliş o geliş… İyi ki de gelmiş.

Oyunculuk kolay zannedilen mesleklerdendi bir zamanlar. Hala öyle sananlar olabilir. Ama hiç öyle olmadığını biliyoruz. Yetenek, ses kullanım becerisi, farklı rollere adaptasyon gücü olmalı her şeyden önce. Geçtiğimiz günlerde televizyonda Kiralık Aşk’ın tekrarına rastladım. Sonra da Çarpışma’nın tekrarı denk geldi. İki kadını öyle farklı canlandırıyor ki,kendisine hayran kaldım. Suratı ifadeden ifadeye giren, şen, neşeli, hareketli Defne ile korkuları ile savaşan, kızını kurtarmaya çalışan, mutsuz bir evliliği olan, hayatına birden hep sevdiği adam ile ona türlü belalara sokan başka bir adam girmiş Zeynep, yüzleri aynı olsa da iki ayrı insan gibiler. Zeynep’in onu kızıyla tehdit eden Veli’nin zorlamasıyla silahı ateşleyip, kocası Galip’i vurduğu o etkileyici sahnedeki kadını da seviyorsunuz; neşeli, hareketli, kıpır kıpır, hislerini türlü ifadelerle hemen belli eden Defne’yi de.

Aslında bana bu yazıyı yazdıran oynadığı diziler değil, Elçin Sangu’nun rastladığım bir fotoğrafı oldu. Opera mezunu olduğunu bilmeyen yoktur sanıyorum. Tiyatro eğitimi olduğunu da yeni öğrendim. Sahne Tozu Tiyatrosu’nda eğitim de almış bir süre. O günlere ait olduğunu düşündüğüm fotoğrafına bakarken onu Rita Hayworth’un oynadığı Salome filminin yeniden sahnelendiği bir müzikal veya oyunda hayal ettim. Fotoğraflara bakınca siz de hak vereceksiniz eminim.

Bizden bir hikaye de olabilir dedim sonra. Suat Derviş’in Fosforlu Cevriye’si gibi…  1930’larda Galata civarında yaşayan sokak kızı Cevriye’nin, polisten kaçan bir adama olan aşkını anlatır. Türkan Şoray’ın oynadığı filmini izlemişizdir çoğumuz eminim.

Hikayeler ve oyunlar değişebilir elbette. Bunlar benim hayal ettiğim şeyler. Fakat çok yönlü oyuncularımızı değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. İyi dans edebilen, piyano ve akordeon çalan, sesi güzel, eğitimli, yani çeşitli yeteneklere sahip ve donanımlı Elçin Sangu gibi isimleri… Bu tür oyuncuları sadece televizyon ekranı kapsamında düşünmemek gerekiyor. Yeteneklerini sergileyebilecekleri hikayelerle, beyazperdede ve tiyatro sahnelerinde de görebilmeliyiz. Bu nedenle Alice müzikali gibi müzikallerin artmasını umuyorum.

Ayrıca her yerde olduğu gibi, dizi ve sinema sektöründe de erkeklerin daha üst basamaklara kolayca konulmasının söz konusu olduğu, bu nedenle hikayelerin, sahnelerin erkek ve onun meta haline gelmiş erkeksi özellikleri üzerinden öykülendiği günümüzde, kadın oyuncuların türlü donanımlara sahipken, bunları gösterme alanının daha dar olması sorunsalına da belki bir çıkış yolu bulunmuş olur.

Bir fotoğraftan başlayıp nerelere geldim değil mi?

Ama buralara gelmek ve söylemek lazım diye düşünüyorum. Mesela Elçin Sangu’nun şu anda oynadığı Çarpışma dizisinde bile bu söz konusu değil mi? Zeynep karakteri korkuları ve geçmiş travmaları olan bir kadın olarak verildikten sonra, biz bu kadını dizi içerisinde ne kadar izleyebildik? Zeynep’i kendi karakteri ve hikayesiyle vermek yerine, Kadir ve Veli arasındaki oyunda bir unsur haline getirme yoluna girildi sanki. Onu iki erkeğin çekişmesi arasındaki figür haline getirmek yerine, hem Veli ile, hem Kadir ile aktif olarak paslaşan, kendi hikayesini yürüten bir etken ve karakter olarak yazma yoluna dönerler umarım. Çünkü kadının olmadığı her hikaye eksiktir. Hem belki böylece sevgili Elçin Sangu’yu da biraz daha fazla izleyebiliriz dizi içerisinde. İlk dakikalar ve son dakikalarda verildiğini fark ettim. Dizinin kadın başrolünü biraz daha verirseniz, dizi için de iyi olacağını düşünüyorum. Bu da küçük bir seyirci tavsiyesi.:)

Fakat şu fotoğrafları gördükten sonra, Elçin Sangu'yu gerçekten aktif olarak beyazperdede ve sahnede de izlemeyi istiyorum. Belki sihirli bir dokunuşuna ihtiyaç vardır. Renklerini taşıyan her kadın gibi, onun renklerinin de dokunması gerekiyordur belki. Bu konuda hem bir seyirci, hem de bir kadın olarak ondan güzel şeyler bekliyorum.

*Siz de favori dizinizi ve karakterlerini incelemeye ne dersiniz? Yazılarınızı musrad@groupmedya.com veya kubrae@groupmedya.com adresine gönderebilirsiniz!

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI