Ya ben çok sabırsız bi insanım tanıyanlar bilir, bişeyi aklıma koydum mu illa o an olcak. Tabi geniş Türk insanı benim gibi değil, salladıkça sallıyo. Ben de 7 aylık mıyım ne dayanamıyorum, bekleyemiyorum, biri beni bekletince gözlerimden alevler fışkırıyo, bi iş söylenen saatte olmayınca bana afakanlar basıyo, işe 7’de teslim diyip 8’de edenler, 9’da ordayım diyip 10’da gelenler, gözükmeyin gözüme!! Beceremeyeceğiniz işlerin altına girmeyin, tutamayacağınız sözler vermeyin…siz iyisi mi bana gecikme payı, trafik ve bilimum mazeretlerin payını da koyup öyle saat verin ruh sağlığınız için, yoksa hakkınızda hayırlısı olmaz, hatta çok yakınımsanız saat falan da alırım size, 100 kere arayıp bayarım dikkat…
Sabır Sabır Ya Sabır
Misal bu haftasonu Yiğidonun ısrarlarına dayanamayıp pazara gittik bir tavuk aldık. Balkabaklarını görünce canım kabak tatlısı da istedi. Aynı anda havuçları görünce de havuçlu kek istedi. Kestaneleri gördüğümde de kestaneli sufle istedi de artık onu da yapamam yani çüş, siz de beni cordon bleu mezunu sandınız! Neyse kestaneleri çizip fırına atmak üzere aldım yine de. (Bu arada şeker hastası olabilirim di mi sırf tatlı istiyo canım, beni Türk hekimlerine bırakın. ) Sonracuuma alelacele hepsini yapasım geldi, kabak tatlısını yaparken çok terbiyesiz işaretlerin vazgeçilmez parmağı olan sağ elimin orta parmağını fırında yaktım. Bu beni yıldırmadı, akabinde kepekli unla yapmayı denediğim havuçlu kekim gerek Burcu ve saz ekibi tarafından (eve bi ton kız doldurmuş) gerekse Emroş tarafından büyük sükse yaptı!! Ama bütün bu tatlıların yapımını Cumartesi akşamı yemeğe çıkmadan evde bulunduğum 1 saat 45 dakikaya sığdırmak durumunda mıydım? Sanki pastane işletiyorum, baş tatlıcı ben, arkamda atlılar koşturuyo, bu tatlıların o zaman zarfında yapımı hayat memat meselesi!! İşte huzursuz bacak sendromunun başka bir versiyonu, huzursuz Selinberry sendromu…
Ben niye büyük teyzeme çekmemişim mesela? Dünya yansa umuru olmaz, en son o terk eder…Tabi kız halaya çekermiş, o da telaşe memuru, sanırım onun genleri benimkiler sağolsun…Bu acelecilik bana zaman zaman (tamam sıkça) yol, su , elektrik olarak geri dönmüyor değil. Adım aile içinde sakara çıkalı yıllar oldu, bu kadar çabuk tatlıları yapıp aynı anda kendime ve etrafa sıfır hasar vermem insan üstü bir kişilik yapardı beni, diğer zatlara tevazu göstereyim diye alçakgönüllü davranmayı seçtim, tabi herkes benim kadar becerikli olamıyor hohoyt!! Acele ile yapılan işler sonucu kendime bu güne kadar kuyruksokumu kemiğimi çatlatma, gözüme cam batırma, sonsuz kere dizlerimi morartma, birkaç kez merdivenden düşme gibi çeşitli şekillerde geri döndü. Diğer bardak kırma (30 yıllık hayatımda ufak bi Paşabahçe dükkanı kurardım kırdığım bardaklarla sanırım), etrafı yıkma, çarptığımı devirme gibi çevreye verdiğim hasarları saymıyorum bile.
Tabi bunların hiçbiri kimsenin geç kalmasının bahanesi olamaz, beni deli etmeyin, dakik olun biraz…sinirleniyorum bak! Sinir stres olmadan hemen pilatese gideyim ben, sonra baklava partisi var, önce yakalım sonra geri alalım kalorileri, muju muju fanlarım!!
Kıssadan hisse: Neymiş efenim, geç kalmıyoruz!!