Rejim listeleri, doktorlar, spor salonları hatta tek elmayla geçirilen günler. Hepsi daha güzel ve çekici olabilmek için. “Sağlık” ise diyet listelerini olduğundan daha sempatik yapmaya çalışan paravan bir neden. Kimse aman sağlıklı olayım diye göstermiyor bu çabaları. Peki zayıf olmak bu kadar önemliyse bunun limiti nedir? Son zamanlarda Hürrem sultan sayesinde “yürüyen iskeletler “ kafasından biraz uzaklaşmış olsak ta onu “obez” diye nitelendiren insanlar da mevcut. “ Skinny” denilen sağlıksız ve ruhsuz görünüm Victoria Beckhamla patlak verdikten sonra “Skinny” pantolonlar da moda dünyasının temel taşları arasındaki yerini aldı. Peki doğru olan nedir sizce? Kaç kişi kıvrımlı hatların güzelliğinden bahsedipte akşam yemeğini ufacık bir salatayla geçiştiriyor? Kaç kız ,en yakın arkadaşı kilo aldığı için üzülüyor? ( buna "hiç!" cevabını yazabilirim hemen=)) Bu bir yarış çünkü, konu sadece erkekler değil konu kadınların kendi arasındaki yarış. Boşuna dememişler kadınlar erkekler için değil başka kadınlar için giyinirler diye. Sinsi bir mutlulukla söylenen “biraz kilo versen aslında…” diye başlayan cümleleri bende duydum. Onun altında yatan anlamı da hemen söyleyebilirim “ Sakın kilo verme, hep böyle şişman ol birde başıma sen çıkma, bu halinle tehdit oluşturmuyorsun.” Hatta bu durumu daha ileri götürüpte evde aç gezerken sırf sizin diyette olduğunuzu bildiği için buluştuğunuz zaman en kalorili yemeği sipariş edip üstüne tatlı için aklınızı çelmeye çalışırlar bahanede hazırdır “ bir kereden bişi olmaz canım,ye”. Ya da evde açlıktan duvara tırmanıyordur nasıl kilo verdiğini sorunca “ ya vallaha bir şey yapmıyorum, yiyorum gayet” derler. ( Bende yedim!) İşte “kilo” bu kadar önemli bir meseledir ve maalesef pek çok insanın zayıf noktası olduğu gibi pek çok insanında karşısındaki insana zarar vermek için kullandığı bir kozdur.
Son zamanlarda moda dünyası bu gidişata başka bir yön vermeye çalışıyor. Jean Paul Gaultier, Crystal Renn ( bir zamanların popüler over-size modeli artık oda diğer modeller gibi zayıf, kilolu olduğu zamanlarda halinden son derece memnun olduğunu söylesede o da kendine söylediği bu yalanı daha fazla sürdüremedi.) ile defile kapanışını yaptı. Bazı dergiler kilolu mankenlere daha fazla yer vermeye başladı, önemli markalar kilolu bayanlar için yeni koleksiyonlar hazırladı. Hatta H&M bu sezon Crystal Renn zayıf modeller kervanına katılınca yeni over-size model Tara Lynn’le yeni koleksiyonunu tanıttı. Italyan Vogue Editorü Franca Sozzani anorexia ‘ya teşvik eden web sitelerine karşı kampanya başlattı.
Son olarak ise, Vogue Italya haziran sayısında üç güzel kıvrımlı modeli kapağına seksi iç çamaşırlarıyla taşıdı. Hepsi pek çok çırpı bacaklıdan daha çekici ve ışıl ışıl. Yüzlerinin güzelliğinden bahsetmiyorum bile. Üstelik kendilerinden çokta emin gözüküyorlar.
Bütün bu girişimler “her beden güzeldir” anlayışını empoze etmeye çalışıyor, başarılı oluyorlar mı? Pek sanmıyorum. Dediğim gibi herkes “ ay evet çok güzeller aslında” desede kimse kilosunu kabullenipte bu kadar rahat olamaz gibime geliyor.
Üstelik herkesten çok kendimize itiraf edemediğimiz bir konu bu. Tıpkı bedeni rahat 44 ‘ün üzerinde olan sanatçıların “38 bedenim canım” demesi ya da televizyonda ince gözükeceğim diye filtre kullanmaktan normalde boyu 1.50 olupta daralmaktan 2 metre görünen sabahın sevdaları gibi. Kimse “ Evet ben şu bedendeyim” diyemiyor. Hatta alışveriş yaparken “ bir büyük bedenini deneyin isterseniz” diyen mağaza görevlisinin vay haline. Bazı markalarda özellikle büyük beden çalışmıyor ki onların tasarladıkları fifi boyutundaki köpeğinize anca olur. Elbette kilolu olupta baştan aşağı dapdar giyinip gezmeliyiz demiyorum ama kendine yakışanı bulma konusunda fırsat veren ve şık olan koleksiyonlar yaratmak bu kadar zor mu? Ki bu konuda kilosunu kabullenip, şık giyinen çok az insan var.
Koyu renkler ve bol kesimler vazgeçilmezimiz oluyor, sanki kendimize “şık” olmayı layık görmüyormuşuz gibi. Her durumda şık olunabilir aslında, bir dergide şöyle bir yazı okumuştum, tam hatırlamıyorum fakat elimden geldiği kadar doğru aktarmaya çalışacağım. Bir kız, annesi hakkında şunları söylemişti: “ Annemi hazırlanırken izlemek çok keyifliydi, güzelliğine çok önem verir, saatlerce hazırlanırdı ve herkesi kendine hayran bırakırdı. Zamanla annem kilo aldı ve değişen tek şey elbiselerin bedenleri oldu. Ne kendine bakmaktan ne süslü takılarından asla vazgeçmedi ve her zamankinden daha çekiciydi.”
Aslında en önemli olan şey kendimizi her şekilde sevmek, bunu kendimizi kandırmak için yarım ağızla söylememek. Sonra ister kilo verin ister vermeyin ama kendi görüntünüzü sevin ve asla şıklığınızdan ödün vermeyin, kendinizi cezalandırır gibi giyinmeyin. Evet AŞIRI kilolu olmak bir hastalık ve tedavisi gerekli tıpkı AŞIRI zayıflığında tedaviye ihtiyacı olduğu gibi ve aslında bizde de hata var. Kendi hemcinslerimize karşı çok acımasız eleştirilerde bulunuyoruz. “Ay bu kiloya bunu mu giydi?”, “ Kendini güzel mi sanıyor”, “ Şu haline bak…” ya da yüzüne bakıp " sana kilo yakışıyor canım" diyipte arkasından " yazık çok kilo almış" demek ve daha niceleri. Kendimiz gerçek anlamda bazı şeyleri kabullenmedikçe, en zayıf en güzeldir mantığında oldukça istenildiği kadar “kıvrımlı hatlar güzeldir” densin biz yine en sert rejim listelerinin takipçisi olacağız.
Türkiye’de de umarım bir kaç dergi 34 bedenden ötesini görmeyi başarır ve büyük beden insanlarla ilgili bir haberi lütfediyormuş gibi sunmayı “ bak biz sizide düşündük” der gibi davranmayı bırakırlar. Hatta önemli dergilerin kapağında over-size modeller bile görürüz. Görür müyüz? Rüyamızda belki.