Matematikte hiçbir anlam ifade etmeyen “sıfır” rakamını inovatif bir yaklaşımla ele alan Nike, yaklaşık 30 yıllık inovasyonu barındıran “Nike Air Max Zero”yu sneaker tutkunlarıyla buluşturmaya hazırlanıyor. Nike Air Max Zero, başlangıcı, ilk düşünceyi, içinden büyük işlerin çıktığı dahiyane fikri temsil ediyor. Matematiksel açıdan var olmayanı temsil eden “sıfır” sayısı, Nike için büyük anlam taşıyor. Nike Air Max Zero, ilk Air Max değil ancak sneaker tarihini değiştiren Nike Air Max 1’in ve ardından gelen tüm modellerin varolma nedeni. Yani Nike Air Max Zero, ilk adımı, Air Max 1’den öncesini ifade ediyor.
Nike Air’in gerçekte ne olduğunu tüm dünyaya gösterecek, yeni bir heyecan yaratacak koşu ayakkabısı tasarlama fikriyle Air Max’i hayata geçiren Nike Baştasarımcısı Tinker Hatfield, “Nike Air tabanlar, o zamanlar zaten tanıtılmış ve koşu meraklıları arasında büyük ilgi görmüştü. Ancak bunun yeterli olmadığını biliyordum. Ayağın altındaki hava hissinin artırılması ve insanların bunu görerek, farkını anlaması gerekiyordu. Bu nedenle Air taban ünitelerini giderek nasıl büyütebiliriz diye düşünüyordum.” dedi.
Dönemin üstün teknolojisini elinde bulunduran Nike, bir çığır yaratmak için dünyanın gözü önüne serecek mükemmel bir ambalaja ihtiyaç duyuyordu. Bu nedenle Hatfield, zaman kaybetmeden çalışmalara başladı. Sıradışı mimarisinden esinlenmek ve şehri görmek için Paris’e giden Hatfield, orada, daha önce hiç karşılaşmadığı tersyüz edilmiş Pompidou Center binasından esinlenerek Oregon’a geri döndü. Aldığı ilhamla çalışmalarını sürdüren Hatfield, görünür hava konseptini devrim yaratan bir koşu ayakkabısı formunda hayata geçirdi.
Birçok kişi tarafından bu haliyle bilinen hikâye, aslında yarı yarıya doğru. Nike Air Max 1, bir seferde tasarlanmadı. Pek çok tasarım versiyonunun sonucu olarak doğdu, ilk denemelerden biri de Air Max Zero konseptiydi.
Üstün konfor ve performans için sadece en gerekli özelliklere sahip bir ayakkabıya odaklanan Hatfield; daha fazla desteğe ihtiyaç duyulan bölgelerde yükselecek, gerekmediğinde kısalacak bir orta tabanı, daha minimal şekilde oluşturmayı düşündü. Modelin üst yüzü, 1985 Nike Sock Racer’dan ödünç alınan fikirle, rahat, ayağı saran ve burunsuz bir formda tasarlandı. Dış topuk şeridinde destek kısmı bulunmayan tasarım konsepti, 1991’de Nike Air Huarache tanıtılana kadar görülmedi.
Hatfield, “Model, zamanın çok ilerisindeydi. Sadece görünüm açısından değil, aynı zamanda gerektirdiği üretim koşulları açısından da. O zamanlar sahip olduğumuz teknoloji ve malzemeler, orijinal versiyonu gerçekleştirebilecek kadar gelişmiş değildi.” dedi.
Hatfield, dönemin o kadar ilerisinde bir ayakkabı tasarladı ki, üretimi yapılamadı. Gerçeklerle yüzleşen Hatfield, tasarımını yeniden yorumlamak zorunda kaldı. Buradan yola çıkarak doğan Nike Air Max 1, koşu ayakkabısı sektöründe devrim yarattı. Görünür hava konsepti, kısa sürede koşudan basketbol ayakkabılarına kadar hızla yayıldı. Nike Air Max, zaman içinde koşu ayakkabısı köklerini aşarak, dünya çapında tanınan, vazgeçilmez bir yaşam tarzı haline geldi.
Air Max Zero, bu süreçte yaşanan heyecanların arasında kayboldu. Neyse ki bu durum, Nike Arşiv Departmanı’na gerçekleştirilen bir ziyaretle değişti. Yaklaşan 2. Air Max Günü’nü kutlamak amacıyla özgün fikir arayan Nike Sportswear tasarım ekibi, arşivde ilginç bir çizimle karşılaştı.
Air Max Zero’yu hayata geçirmekle görevlendirilen Nike Tasarımcısı Graeme McMillan, “Orada sergilenen Air Max retrospektifinde, gün ışığına hiç çıkmamış ilk prototipler ve numuneler vardı. Bunları keşfetmek, arkeolojik bir kazı gibiydi. Eskiz, hiçbir zaman tamamlanamayacak bir şey gibiydi. İç manşondaki ve sıra dışı burundaki Huarache ve Sock Racer ipuçları hemen dikkat çekiyordu. Sorumluluğu omuzlarımda hissetmeye başladım ve arşivlerde kalmış bir Hatfield eskizini yeniden yorumlayarak hayata geçirmeyi kendime görev edindim. Bunu dünyayla paylaşmak ve serinin nasıl geliştiğine ışık tutmak harika olacaktı. İlk tasarım fikrine sadık kalarak dizayna hakkını verme, Air Max 1’in tanıtıldığı 1987 yılında yapamadığımız inovasyon unsurlarını entegre etme sorumluluğumuz vardı.” dedi.
Harekete geçmek için Hatfield ile bir araya gelen McMillan, modelle ilgili tüm bilgileri alırken, Hatfield’ın üstün konfor yaratma konusundaki ilk tasarım fikrine de odaklandı. Eskizi geleceğe taşımak ve Hatfield’ın hedefini başarmak amacıyla çalışmalara başlayan McMillan, en yeni Nike inovasyonlarını ekleyerek çıtayı yükseltti. McMillan’ın yenilikleri arasında; Air Max 1 Ultra Moire’da görülen ve tanıtımı yeni yapılan Air Max 1 Ultra dış taban, girintili Phylon yapı, destekten taviz vermeden kalınlığı azaltıp sıra dışı bir burun yaratan monofilament iplikli file kumaş gibi teknolojiler yer alıyordu. Böylece, Hatfield’ın orijinal konsepti hayata geçirildi.
22 Mart`tan itibaren Galata`daki 290sqm mağazasında ön sipariş verilebilen sınırlı sayıdaki Nike Air Max Zero, 26 Mart’taki Air Max Day’den itibaren ise satın alınabilecek.