Dert bende derman sende, acıların kadınıyım ya da uslandım artık… Hangisini dünyaya haykırmak isterdiniz? 2008 yılında aksesuar tasarlamaya başlayan Didem Aras, hayatın farklı detaylarını yakalayabilenlerden. Değişik bakış açısını aksesuarlarına da yansıtan Didem, renklerle pleksi glassı bir arada kullanarak ortaya eğlenceli koleksiyonlar çıkartıyor. Farklı tasarımları pek çok kişi tarafından o kadar beğenildi ki ünlü tasarımcı Tuvana Büyükçınar bir sonraki defilesi için Didem`in tasarımlarını kullanacak.
Çok yakında " Dideminİzi for A46" ile çıkacak olan Didem Aras`ın tasarımlarına yansıttığı eğlenceli ruhu yakından tanımak istedik ve samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
– Tasarladığınız kolyelerle son zamanlarda adınız iyice duyulmaya başlandı. Özellikle pek çok kişinin söyleyip isteyipte söyleyemediği kelimeleri yazıya döktüğünüz kolyeler pek çok ünlü de dahil herkesin boynunda. Bir de sizden dinleyelim, Didem Aras kimdir?
Takı tasarlamaya 2008 yılında başladım. Aslında sadece takı tasarlıyorum demek istemiyorum çünkü ilerleyen zamanlarda bununlu kalmayı düşünmüyorum. Üniversite`den peyzaj mimarı olarak mezun oldum. Peyzaj mimarlığı ve mimarlık yaptıktan sonra hayatımdaki bir takım değişiklikler nedeniyle iş alanımı değiştirmeye karar verdim. Çocukkende annemle birlikte Kapalıçarşı`da çok vakit geçirirdim bu nedenle en başından beri takılara ve parçalara çok uzak değildim. İlk başta yarı değerli taşları birleştiriyordum. Taşlı kolyeleri üzerimde gören insanlar çok talep etmeye başladılar. Biraz da çevremin verdiği destekle takı tasarlamayı mesleğim haline getirdim ve ortaya Didem`in İzi çktı. Çok şans eseri tam da Gossip Girl dizisinin patladığı dönemde The Hole`un içinde bir defile yapıldı. Bir moda tasarımcısını, bir çanta tasarımcısını ve beni biraraya getirdiler ve Gossip Girl Party adı altında çok başarılı bir projeye imza attık. Plastikten ve boncuktan çok büyük parçalar tasarladım ve hepsi o partide satıldı. Orada takılarım patladı ve o dönemde yeni yeni başlayan bütün takı ve tasarım festivallerine katıldım.
– Herkes için mesleğinde ilk yaptığı işler önemlidir. Bize biraz ilk koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
İlk " Dile Benden Ne Dilersen" koleksiyonunu yaptım. Koleksiyon büyük ilgi gördü. Hem dilek temasını işlemem hem de her parçanın kutusuna birer hikaye yazmam büyük ilgi gördü. Bir de fiyatları çok uygun tuttum, sürümden kazandım. Bir yandan da promosyon işine girdim. İlk koleksiyonu çıkardıktan sonra Bailey`s için 7500 tane kolye tasarladım. En büyük işim oydu ve o zaman işleri evden yürütüyordum. İşler her geçen gün büyümeye başladı ve ben de müşterinin ne istediğini gidrek daha iyi anlamaya başladım.
– Tasarımlarınızın ana maddesi pleksi glass. Bu maddeyle takı tasarlamaya nasıl karar verdiniz?
Tamamiyle bir arkadaşımın yönlendirmesiyle oldu. Yapım aşaması bana yakın olduğu için ve alt yapısını bildiğim için zor olmadı. Hiç bilmeden yapmak olmaz. Sonuçta bunun hem çizim aşaması var hem de atolyede uygulama aşaması. Alışkın olmadığınız bir madde sizi çok zorlayabilir. Zaten iki üç sene önce üç dört ay atolyede staj yaptığım için işin mutfağını biliyordum. Pleksiye başlamadan önce My Way adlı koleksiyonumda gümüşü işledim.
– Takılarınızda renklerin dansını görüyoruz. Özellikle kullandığınız zıt renkler bizi takılarınıza çekiyor. Renklerle oynama merakınız nereden geliyor?
Peyzaj mimarlığından gelen bir birikimim var. Peyzaj mimarlığı okurken çok fazla renk dersi aldım. Zaten çiçiklerle ve doğayla içiçe oldiğiniz bir bölüm.Renklerin kontrastını oradan biliyorum. Çoğu zaman içimden gelen renkleri yansıtsam da bazen olaya ticari bakıyorum ve birbirini daha çok patltacak renkler kullanıyorum. Genelde Türk halkının talepleri neyse o doğrultuda renkler seçiyorum.
– Günümüzde çoğu insan yoluna sevmediği işlerle devam ederken siz takıya olan ilginizi mesleğe nasıl çevirdiniz?
Başından beri kararlıydım. Sadece ilk başından itibaren bu kadar ciddi bir şekilde yol alacağımı tahmin edemiyordum. Herşeyi bıraktıktan sonra aslında hayatımı çokta planlamıyordum. Zaten daha önce kendime yüzük, kolye tasarlıyordum. Hayallerimi fikirlere, fikirleri de takılara dönüştürdüm.
– Türkiye`de ve dünyada takip ettiğiniz belli moda ve takı tasarımcıları var mı?
Moda tasarımcılarıyla çok iç içe olmasam da takı tasarımcılarını yakından takip ediyorum. Mesela Delfina Delettrez çok beğeniyorum. Mavi`yi de çok beğeniyorum. Mavi`nin bijuteriye kattı lüks olgusu bambaşka birşey. Benim de hayalim bu iki tasarımcının olduğu noktalara gelebilmek. Henüz Türkiye`de takı tasarımına büyük bütçeler ayrılmasa da inanıyorum ki o noktaya geleceğiz.
– Bir hikaye, koleksiyon çıkartırken o sezonun podyum trendleri sizi etkiliyor mu?
Tabii ki. İnternet moda olana göz gezdiriyorum ama örneğin I Believe diye yaptığım koleksiyonun podyum trendleriyle bir bağlantısı yok. Hayata tersinden baktığım için daha çok iç sesimi takip etmeyi ve ortaya özgün tasarımlarımı koymayı tercih ediyorum. Trendeleri yakaladığım noktalar daha çok o sezon talep gören renkler oluyor. Mesela Budha`ya bu sezon mint yeşili ip takmam tamamen sezonda bu rengin patlamasından dolayı yaptığım bir tercih. Çokta moda diye bir tasarım ortaya çıkartmıyorum.
– Son zamanlarda yazılı kolyeleriniz büyük ilgi gördü. Hafızaya kazınmış film ya da şarkı sözlerini ilk kez siz kolyeye dönüştürdünüz. Bir nevi çoğunluğun sesi oldunuz. Bu koleksiyona nasıl karar verdiniz? Çünkü sokağın nabzını bu koleksiyonla çok iyi yakaladınız?
14 Şubat`ta eşimle evde oturuyorduk. Ortaya gerçekten eğlenceli bir koleksiyon çıkartmak istedik. Herkes olaya aşk aşk bakanken biz biraz da espri katmak istedik. Ne yapalım derken ortaya bu koleksiyon çıktı. Zaten olaylara hep ters baktığım için aşka esprili yaklaştım. Biraz da arabesk sevdiğim için ikimiz birleşince ilk üç kolyeyi tasarladım: Artık sevmeyeceğim, Adı bende saklı ve sürünüyorum. Ondan sonra devamı geldi. Herkesin böyle bir isteği varmış. İnsanlar duygularını haykırmak istiyormuş. Şimdi de bu kolyelerin altın ve gümüş kaplamalarını yapmak istiyorum.
– Bu koleksiyonunuzla beraber çok fazla ünlü de sizi keşfetti. Sizi bugüne kadar kimler ziyaret etti?
Buse Terim, blogger İcon Jane, Ayşe Kucuroğlu. Arkadaşım tasarladığım kolyeyi taktığı gün hem Buse Terim hem de Ayşe Kucuroğlu boynunda görüyor ve alıyorlar. İkisi aynı anda tweet atıyorlar. Sonrasında Naz Elmas, Tuba Ünsal ve Sinem Kobal kolyelerimi takıyor.
– Bundan sonra bizi nasıl projeler bekliyor? Takılarınızda esprili yanınızı ortaya çıkartmaya devam edecek misiniz?
Esprili yaklaşımım hep devam edecek. Belki Didem Aras diye daha ciddi bir marka çıkartabilirim ama Didem`in İzi hep esprili ve farklı kalacak. Önümüzdeki kış kuru kafa koleksiyonunu daha çok büyütebilirim bir de vatosları ve vahşi hayvanları kolyelere taşıyabilirim.
40 yaş üstü hanfendilere uygun, ağırlık katacak bir koleksiyon ortaya çıkartabilirim.
– Kişiye özel tasarımlar yapıyor musunuz?
Az az başladım. Bu yazılı kolyelerden çok istediler. Şuan üç dört kişi sırada bekliyor. Fiyatlar da tasarımlara göre çok uygun.
– Sizin asla vazgeçmem dediğiniz takı hangisidir?
Tüm takıları sevsem de aslında tam bir yüzük hayranıyım. Koleksiyonlara yüzükleri henüz entegre edemesem de altın kaplamalı koleksiyonlarla beraber inşallah onları da yarışa dahil edeceğim. Dünyanın farklı yerlerinden topladığım yüzük koleksiyonum var.
– Bu güzel tasarımlara nereden ulaşabiliriz?
Casette`in bütün mağazalarından ulaşabilirsiniz. Ayrıca İstanbul Modern ve Bursa`da bulunan Güzel Bir Gün isimli butikte benim tasarımlarımı bulabilirsiniz. Bunun dışında online olarak da Lidyana.com` da satışta.