Ana SayfaYazarlarMinimal, Pastel, Dinamik: Türk Modası`nda Nihan Peker Çizgisi

Minimal, Pastel, Dinamik: Türk Modası`nda Nihan Peker Çizgisi

2014 Sonbahar/Kış moda takviminde sıra İstanbul’a gelmişti. Çizelge önümüze geldiğinde birçok yeni ismin yer aldığını gördük. Bu bir taraftan sevindirici bir taraftan düşündürücüydü. Artık yer almak çok kolay oldu gibi bir ön yargı ile yaklaşmıyorum. Ama birçok tanımadığımız isim hafta bitiminde de maalesef radarımıza girmeyi beceremedi. 

İtiraf etmeliyim çoğunun defilesine ya da prezantasyonuna katılamadım bile birçok işin arasında. Benim gibi çok insan olduğunu da gördüm. Halbuki bu o tasarımcılar için çok önemli bir arenaydı. Mesela önceki senelerde, Maid in Love’ı, Nihan Peker’i, daha önceden Özlem Kaya’yı ve diğer favorilerimizi bu organizasyonda tanıyıp sevmiştik. Ama belki de moda haftası öncesi yeni çıkışları tanıyabilmemiz için iyi bir ön tanıtım çalışmasına ihtiyaç vardı. 

Yoksa özellikle zamanınızı bu işe vakfetmeniz gereken bir kariyeriniz yoksa ya da boş zaman lüksünüz, İstanbul’un koşturmacasında bu çabayı göstermek zor. 

O nedenle de koleksiyonlarını gerçek anlamda merak ettiğim sayılı moda tasarımcısının defilesini izledim. Bu isimler arasında öne çıkanlardan biri de Nihan Peker’di. Koleksiyondaki çoğu tasarımı hem kendim bayılarak giyebilir hem de editoryal çalışmalarımda kullanabilirdim.

Sizlerin de onu daha yakından tanımasını isteyerek malum gündemlerin ağırlığını üzerimizden atar atmaz kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdim. 

Nihan Peker Markası`nın ilk çıkışı nasıl oldu? Hikayesi nedir?
Yeditepe Üniversitesi`nde moda ve tekstil tasarımı eğitimim ve staj deneyimlerimden sonra EİB (Ege ihracatçılar Birliği) Moda Tasarım Yarışması’nda finale kaldım. Daha sonra da moda alanında ilerlemek adına Milano Istituto Marangoni`de yüksek lisans yaptım. İtalya’da kaldığım 2 yıl boyunca Frankie Morello, Colmar, Furla gibi İtalyan markalarına koleksiyon hazırladım. Swarovski’nin düzenlediği tasarım yarışmasında da finale kaldım. ‘Hammal’ isimli koleksiyonum Londra, Paris ve Milano podyumlarında yer aldı. Bütün bunlardan cesaret alarak 2009 yılında İstanbul’a döndüm ve kendi ismimi taşıyan markamı kurdum. Hazır giyim koleksiyonlarım İstanbul’da çeşitli konsept mağazalarda sergilendi. Hazır giyim koleksiyonlarımın yanı sıra kumaş tasarımını da yaptığım daha özel ve avantgarde çalışmalarımı da Teşvikiye’deki Showroom’unda sergiliyorum.  

Koleksiyonunda teman "zero point"dı. Bu kış mevsiminin çağrışımı mı sadece? Yoksa başka alt metinleri var mı?
“Zero Point” teniste bir terim. Tenis maçında 0 puan alıp kaybeden kişi için referans edilen kelime ise ‘AŞK’. Yani aşk için oynamak ve kaybetmek var temelinde oyunun. Bir yandan da ‘Zero Point’ donma derecesiyle kışa da bir gönderme…

Defilenin başlangıcında tenis maçının o bildik ses efekti vardı ve ilk look vintage bir tenis raketi eşliğinde sunulmuştu. Bu hikayeyi bize biraz daha detaylı anlatabilir misin?
Sonbahar/Kış 14 koleksiyonumdaki esin kaynağım 1920’lerde yaşamış ünlü bir tenisçi ve stil ikonu; Suzanne Lenglen… 6 kez Wimbledon Tenis Turnuvası şampiyonu olmuş. O dönem hem başarılarıyla, hem de giyim-kuşamı ile parmakla gösterilen iddialı bir kadın. Çok zorlu bir yaşamı olmuş. Buna rağmen kendisine bakmaktan ve şıklığından da geri kalmamış. 

Koleksiyonun renk paleti çok yeni olarak yurtdışında da gördüğümüz açık pastel tonlardan oluşuyor. Önceden görsek "bunlar şaşırmış olmalı" derdik. Bu yönde bize trendleri ve genel eğilimi değerlendirebilir misin? 
Kışın açık pastel tonlarda giyinmenin kendi içinde bir iddiası var. Ve kadın artık her alanda iddialı olmayı seviyor. Ben genelde koleksiyonlarımda minimal bir stil yaratmaya çalışıyorum. Her ne kadar soft renkleri sevsem de koyu renklere doğru bir skalayı da ihmal etmiyorum. 

Ben Nihan Peker koleksiyonlarının "fonksiyonellik" ve "giyilebilirlik" anlamında Türkiye`de ender bulunanlar arasında yer aldığını düşünüyorum. Şimdi de çift taraf özelliğini eklemişsin. Öncelikle bunun koleksiyon hikayesine bir katkısı var mı? Bir de bu "fonksiyonel"lik kısmında diğerlerinden ayrışmayı nasıl başarıyorsun? 
Öncelikle bu düşüncen, yaklaşımın beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim. Evet, “fonksiyonellik” ve “giyilebilirlik” benim için çok önemli. Tırnak içinde söylüyorum, “moda”nın geçici olduğunu düşünüyorum. Çoğu tasarımın kendince bir ömrü var. Bir tasarım ne kadar fonksiyonel, ne kadar giyilebilir olursa ömrü de o kadar uzun olur inancındayım. Sonbahar/Kış 2014 koleksiyonumda çıkış noktam tamamen bu oldu diyebilirim. Günün her saati, hemen her ortamda giyilebilecek elbiseler, takımlar ve her iki tarafı da kullanılabilen yağmurluklar mevcut. Koleksiyonun hikayesine de direkt katkısı var. Daha önce de dediğim gibi; bu koleksiyonda esin kaynağım 1920’lerde stil ikonu olmuş ünlü bir tenisçi… Tenis sporunun yalınlığını ve ruha kattığı dinamizmi yansıtmaya çalıştım. Son soruna gelirsek; öncelikli amacım meslektaşlarımdan ayrışmak değil, kişilerin her anına hitap edebilmek. Ama tabii ayrışabildiğimi düşünmen beni ayrıca mutlu etmedi değil. 

Son olarak markanın satış noktaları nereleri? 
Teşvikiye’de, hemen caminin arkasında bir showroomum var. Oldukça hareketli oluyor gün içinde. Ayrıca küçük kapsul koleksiyonlarım Bilstore’larda satılmakta. Ara sıra Trendyol vb sitelerden de teklif geliyor ürünlerimi sergilemem için. Gerçi tam sorunun cevabı değil ama bir de 3 sezondur Mudo’larda satılan ARGANDE markası için tasarım yapıyorum. Çizgimi sevenlerin bilmek isteyebileceğini düşündüm.

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI