Ana SayfaYazarlarMILANO USULÜ BİR EVLİLİK

MILANO USULÜ BİR EVLİLİK

MILANO USULÜ BİR EVLİLİK

Sanırım bu, kaleme aldığım en kişisel yazı olacak. Anı niteliğindeki bu makalem umarım bazı genç arkadaşlara yol gösterir.
Haziran ayında çok sevdiğimiz Siren ve Kaan’ın  Bozcaada’daki güzelim düğünlerinde karar verdik ki, biz artık “a very long engagement” durumuna gelmişiz. Bu konuda bir değişiklik yapmanın zamanı gelmiş. Dedik ki hadi Eylül ayında evlenelim!
Ufuk’la çok eskilerden bir kare temsili…
Tabii Eylül Ekim oldu, Ekim de Kasım. Ama 8 Kasım son tarih olarak tüm yakın arkadaşlarımızın ajandalarına kaydedildi. Hızlı bir organizasyon ile Eylül’ün son günlerinde Milano biletleri alındı, evler, oteller ayrıltıldı.
Neden Milano Sevgili Çağla?
Efendim şöyle cevap vereyim. Ben büyük düğün sevmem, herkesin ortasına geçip eteklerimi sallattıramam. Sevgili eşim de benimle aynı fikirde olunca yurtdışına karar verdik. Roma mı, Paris mi derken geçen sene orada evlenen Deniz&Atilla’nın Deniz’i Milano’yu önerdi. Çok da yardımcı oldu. İyi ki orayı seçmişiz. Büyük Metropollerden ya da turist yığınlarından çok sıkılmışım meğerse, Milano 4 gün boyunca bir klan halinde dolaşmak için biçilmiş kaftanmış. Bu nedenle Milano.
2 ay boyuncu her gören heyecan var mı diye sordu.
Yoktu.
Çünkü 6 senedir her koşulda beni seven, dik başımı öpen, evde Fidel ile çıkardığımız tüm kakafoniye katlanan, düştüğümde kaldıran (gerçek düşme), aynı şeylere güldüğüm, aynı şeylere sinirlendiğim, babamın rahatsızlığında ailemin biricik bir ferdi olduğunu iyice kanıtlayan insanla olmaya devam edecektim.
Sonra sıra gelinliğe geldi. Çok sevdiğim moda tasarımcısı arkadaşlarıma zahmet vermeye kıyamayarak ve dolabımdan favori bir elbiseyi kalıp alıp, kadife benekleri ile bezeli kırık beyaz bir tülden diktirdim. Oldukça sade olan bu gelinlik (belki her geline kendi geliniği öyle geliyordur) benim için dünyanın en güzel, en rahat, en cici elbiselerinden biri oldu.
Kafama ne takacağım konusu inanın üzerime ne giyeceğimden daha uzun mesai aldı. Tül mü olacaktı? Yoksa Deniz’im Tokgözdemir’imin tacından mı? (o da duvakla, taç melezi hoş birşeydi) yoksa taç mı? En sonunda ablam yurtdışında vintage bir taç sipariş etti. Bu sefer de yetişecek mi stresi geldi. Ama yüzümüzü kara çıkarmadı, zamanında ulaştı.
Çingene pembesi suet ayakkabılarım ve biker ceketimle de kombinleyince, herşey tamam zannetmiştim. Nikahın sabahı uyandık, evde Ablam Deniz, Melissa ve Ufuk güzel bir kahvaltı ettik, biraz daha uyumak için uzanıp gözlerimi kapattığım anda aklıma bir soru geldi. PEKİ YA ÇİÇEK?
 
Ben elimde bir çiçek olması gerektiğini hiç düşünmemiştim. Ellerim boş mu kalacaktı? Sabah 3 kişiden kurduğumuz kurtarma timi hemen en güzel, en vintage çiçek butiğini buldu. Solgun pembe ve beyaz erengül demeti hazırlandı.
Sayın abla Deniz, bize dürüst konuşun, çiçeği unuttum dediği anda biricik kardeşinizin bir şapşal olduğunu düşündünüz mü?
Hayır, daha onemli detaylara konsantre olan kardesim, düğün çiçeği gibi klise bir aksesuarını spontane edinmeyi tercih etmistir.
Melissa’yla mutfakta kısa bir dönem yalnız kalmışsınız? En açık ifadenizle orada nasıl bir an paylaşıldı? Neler konuşuldu?
Fellik fellik çiçekci aradık, Milano haritasını çalışmışızdır. Resmi cevabım bu…
 
Deniz’le çiçek seçerken temsili…
Sonra tüm kızlar bana geldi. Bir de o gün bana mükemmel bir makyaj hediye eden canım arkadaşım Fevzi Altun geldi. Şampanyalar yanına çeşit çeşit Haribolar. Sürekli bizim şarkımızı çalmasını istiyorum ablamdan. Üst üste, üst üste Michael Nyman’dan Sheep’n’Tides dinliyoruz.
Ayakkabının altına o an yanımızda olan, olamayan canım bekar arkadaşlarımın ismini yazıyorum. Makyajımda neler kullandığını gelin Fevzi Altun’dan dinleyelim.
Fevzi Altun makyaja hazırlanırken temsili…
Fevzi Bey öncelikle makyajı beğendiniz mi? (kimsenin etkisi altından kalmadan)
Makyaji gercekten çok ama çok beğendim. Yıllar sonra fotograflara bakıldığında gelinin hiç değistirmediğini ve kendi masum güzelliğini ortaya çıkardığını farkedeceksiniz 🙂
Böyle bir gelin makyajı yapmaya nasıl karar verdiniz? Smokey Eye yapmadınız diye ayıplamadılar mı?
Böyle bir gelin makyajı yapmaya karar vermem düğünün MiLANO`da yapılacağını ögrenmemden sonra şekillendi. Sonucta "Milano" 🙂
Makyaja karar verme aşamasında, gelinliğin ve saçın modelini bir araya koyduğumuzda aklımda beliren ilk fotograf “W Dergisi”nde kapak olan Kate Moss`tu! Onun çıplak teni uzerine bordo ruj`la sağlanan muhtesem uyum ve kapak fotoğrafında tek bir renk ile barok dönemini başarıyla resmetmeleri bana ilham verdi…
Tabiki gelinin gercek hayattaki seçimlerini de gözden geçeirdiğimizde bu 2000’li yillara yakışır modern gelin look`unu yarattık.
“Smokey eye” yapmadık ! Evet ! Bildiğiniz yapmadık..
100 gelin adayına sorduk 99`u smokey dedi, e biz de hal böyle olunca smokey makyajin,
(gece dışarı çıkarken hala favorimdir, ama 90`lar smokey makyajı değil, Natalie Portman smokey`si) bir gelin makyajı için uygun olmadığını anladık, bu özel günümüzde Smokey yaparak zıvanadan çıkmak yerine, gelinin masumiyetine yakışır bir şekilde daha sade ama cok etkili bir makyaj yapmaya karar verdik… Ayıplayan olmuştur muhakkak .. 🙂
Peki makyajı kısa ve öz tarif eder misiniz?
Son yılların en trend makyajını gelin makyajına uyarladık… Podyumlarda sıkça görmüş olduğumuz "Bordo dudak” fokusunu, yine en son makyaj trendlerinden olan kusursuz, doğal cilt makyaji ile birlestirdik.
Cildi çok iyi hazırlayıp, ten renginin 2 ton koyusu gölgelendirme ürünleriyle yüzün kendi şekline sadık kalarak gölge teknikleri uyguladık. Ardından uzun saatler kalıcı özellikte ve suya dayanıklı bordo bir dudak kalemi ile dudakları şekillendirip, mat bordo tonlarda DIVA isimli M.A.C rujumuzla tamamladık.
Hayatimda ilk defa istedigim bir makyajı yapıp, yine, hayatimda ilk defa boylesine "Cool" bir gelin gördüm …
Herkes hazır, saat 2 gibi erkekler bizi almaya geliyor. Evin Avlusunda yine şampanyalar çalkalanıyor. Taksi konvoyu ile Türk Konsolosluğuna ulaşıyoruz. Türk Konsolosluğu küçük bir yer hem de restorasyonda. Konsolos nikahı kıymadan önce soruyor. “Siz Milano’da falan mı okudunuz?” “Hayır, İtalya’da ama Milano değil?” (acaba genç konsolos bey beni tanıdı mı? Diye düşünüyorum o an.) Neden diye soruyoruz. Bu kadar çok arkadaşınız gelince diyor. "Yok biz gezmeyi seven bir grubuz" diyoruz.
Düğünün Bad Ass Boy’ları Alper ve Semih şampanyaları hazırlarken temsili…           
Sahidim Serra Şenol nar çiçeği kırmızı elbisesi ile hemen yanımda, 17 senedir olduğu gibi. Ufuk’un şahidi Alper V. Bilgen ise her zamanki gibi star ışığını odaya yayıyor. Ufuk’a hiç kimsenin etkisi altında kalmadan diye başlayan o beylik soruyu sorarken genç konsolos bana bakıyor. Üzerime kalmasın diye “benimle bir alakası yok hakim bey, tamamen kendi hür iradesi” der gibi başımı sallıyorum.
Evet kısmını geçtik, ekip grup grup konsolosluğun avlusunda toplandı. Pirinç ve gül yaprakları ile bizi coşku ile karşılayan arkadaşlarımızın sevinci binanın temizlik görevlisi kadının küfür kıyamet bağırışları ile kesildi. Sanki büyük bir günah işlemişiz, sanki konsolosluğun taşlarını kopartıp atmışız gibi bize kendimizi suçlu hissettirdi. Olay yerini terk ettik.
 Serra Şenol kısaca bize o andan bahseder misiniz?
Hayatımda katıldığım en değişik düğündü şüphesiz. Sadece o an orada olmak isteyen ve bunun için binlerce km uzaklardan gelen insanlarla birlikte yaşandığı için her şey çok samimiydi. Şahit olarak katılınca ayrı bir heyecan oluyor. Heyecandan ve durmadan flaşı patlayan kameraların karşısında ne olup bittiğini anlamadan nikah kıyıldı. En güzel anlardan biri nikahtan çıktıklarında şampanyalar patlatıp, başlarından aşağı çiçekler ve pirinç attığımız andı. Sonrası da hepimiz için rüya gibi bir haftasonu oldu.
Çağla nasıl bir gelindi?
Hayatımda gördüğüm en cool gelindi. Çok önceden gelinlik, altına ne renk ayakkabı, üstüne ne giyilecek, makyaj, saç ne yapılacak gibi detayları konuştuğumuz için heyecanla o günü bekliyordum. Zaten çok güzel olacağına emindim. Öyle de oldu. Milano sokaklarında “rock star” havasıyla yürürken birçok “acaba kim bu” bakışlarına maruz kaldı.
Sizce Ufuk Bey onu gerçekten iddia edildiği gibi hür iradesiyle mi aldı? Yoksa herhangi bir “ali cengiz” sezinlediniz mi?
Hiç şüphem yok bundan. Yoksa zaten vermezdik kızımızı J
Şahitlik ediyorum derken neler hissettiniz?
Tam ediyorum derken diğer bazı heyecanlı misafirler “ediyoruz” diye bağırınca onları nasıl bastırırım diye düşündüm ilk. Ama 17 senedir tanıdığınız biri evlenirken, bi de şahitseniz heyecan ve duygusallık zirvede oluyor!
Peki siz neler hissettiniz Alper V. Bilgen?
Valla, İstanbul’da aynı düğünü yapacak olsalar cok monoton ve sıkıcı geçerdi, “bitse de gitsek” veya “hadi daha cok içsek” demek geçerdi içimizden. Fakat nikahın  Milano`da olması havayı acayip derecede değiştirdi. Güzel yemek, güzel içki,  ortam bomba,  tipler ala, keyfimiz gıcırdı. Tabii Fatih’in de “şahit misiniz?” sorusuna bizim yerimize “EVET” demesi de fevkaladeydi. Kısacası çok iyi etmiş nikah sahipleri.
Ufuk Bey bir ara çok kızarmış. Neden olabilir?
Ufuk’un kızarması alkoldendir, bişey olmaz.
Alper Bey çıkışta temizlikçi kadını yumruklamak geçti mi içinizden?
Kadını yumruklamaktan ziyade kapıdaki askerlerin hışmına uğrayacağımızdan şüphe edip, emin adımlarla oradan uzaklaşmak istedim, Kadını anlayışsızlığından ötürü esefle kınadım sadece…
Milano’daki konsolosluk binası ile Duomo Meydanı arası yürüyerek 10 dakika falan. Ama tabii her fırsatta durup fotoğraf çekiyoruz. Yol uzadıkça, uzuyor.
Arkası yarın… J (yarından kasıt haftaya falan)

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI