Ana SayfaYazarlar“Karşılaşma” Hikayeleri

“Karşılaşma” Hikayeleri

Dönem dönem yaşantımıza dahil olan, belki unutulmaz anıları paylaştığımız birçok eski arkadaş şimdi bir karşılaşmada “mutlaka görüşelim” sözleri ile istemeden de olsa geçiştirilen kişiler haline geldi. Hayatlarımız oldukça yoğun, aynı sarmalın içerisinde tıkanıp kalmışız.

Ama işte bazen biriyle karşılaşırsınız, metroda kısa bir göz teması, manevra kabiliyeti sıfır supermarket arabaları ile yaşanan ufak kazalar, pazartesi sabahından nefret ederken asansör kapılarının ona açılması, havaalanındaki kısa karşılaşmadan sonra uçakta arkasına oturup ensesinden kişiliği hakkında tahminlerde bulunma… Bunlar ilk akla gelen klişeler. Sanırım bu satırları okurken hepiniz şu ya da bu tarihten bir örnek hatırlamışsınızdır. Metronun kapıları kapandığında keşke konuşsaydım diye anlık pişmanlıklar yaşayıp sonra günün getirdikleri ile geride bıraktığınız rüyalar olmuştur. Hemen olası ilk “date” gözünüzün önünde belirir. En çok da ne giyerdim diye kafa yorarsınız. O sıkıcı hayat sarmalının içinde sadece bu kısa düşleri yaşattığı için bile fazlasıyla değerlidir bahsettiğim karşılaşmalar.

“Missedconnectionsny.blogspot” işte böyle bir blog. New York’taki karşılaşma hikayelerini konu alıyor. Keşke konuşabilseydim diye hayıflandığınız kişiye bir umut gönderdiğiniz kısa mesajı yayınlıyor. Bu blogu keşfettiğimde hemen müdavimi haline geldim. Her merhabaya bir öykü üreten beynim okyanus ötesi insanların hikayelerine takıldı. Acaba birbirlerini bulmuşlar mıdır?

Blog’un sahibi inanılmaz yetenekli Sophie Blackall sadece kendine gönderilen kısa notları ve aranan o kişiye mesajları ileten bir elçi değil. Aynı zamanda bu hikayeleri çizimleri ile başka bir boyuta taşıyan, görsel bir şölen haline getiren bir sanatçı.
New York’un naïf hikayelerini okurken içimdeki arzuya daha fazla karşı çıkamayacağımı hissettim. Bunu en iyi yapacak kişiye Deniz Yeğin’e gittim. Üstün yaratıcılığı, ender görünen bir yetenek ve mükemmel bir kalp ile harmanlamış sevgili arkadaşıma bunu bir kereye mahsus deneyebilir miyiz diye sordum. Ondan aldığım cevap ise en az benim kadar heyecanlıydı.
Ben hikayeleri toparladım, Deniz ise muhteşem çizimleri hayata geçirdi. Sonuç olarak altta göreceğiniz, tamamen gerçek insanlara ait 3 karşılaşma hikayesi çıktı. Kim bilir belki bir sürpriz olur? Bu hikayenin eksik kahramanı sizsinizdir ya da bir yerlerden tanıdık geliyordur. O zaman benimle bağlantıya geçebilirsiniz. caglabingol@gmail.com . Deniz Yeğin’in sevgili ablası Pınar Yeğin ile yarattığı diğer harikalar için de www.rumisu.com u takibe alın!

Mart ayı başlarında bir Perşembe günü saat 3’e geliyordu, Maya Plaza’nın girişinde döner kapıda karşılaştık. Benim üzerimde siyah, çizgili bir takım elbise ve kırmızı puantiyeli bir kravat vardı. Zor geçen bir toplantıdan dönüyordum. Sen üzerinde açık pembe tonlarda bir bluz ve siyah etek, yanında hem çantan hem de görüşme sonrası elinde kaldığı belli bir dosya ile binadan çıkıyordun. Sapsarı, omuzlarından aşağılara uzanan düz saçlarınla daha sen kapıya ulaşmadan caddeye doğru ışığın süzülüyordu sanki. Ben de bu ışığa kapılmışım sanırım hem hızlıca yürüyüp hem de gözlerimi senden alamayınca önümdeki hafif kısa boylu, “biraz” topluca bir kadına sertçe çarptım. O an yanımdaki arkadaşım gülmesine hakim olamadı ki, o da sarışın hoş bir kızdır ama yanlış anlamanı istemem, çok yakın arkadaşım… İşte ben özür dilemeye çalışırken sen döner kapının kaosundan kurtulup, caddenin gürültüsüne atmışsın bile kendini. “Karşılaşma” böyle sonlandı.

O gün sen de beni fark ettin mi bilemiyorum, hatta kadına çarptığımda sakarlığıma senin de tanık olduğunu hissederek kızardığımı. Asarsöre binerken seni bir daha görebileceğimi düşünmüştüm, ama sanırım sadece bir toplantı için gelmiştin. Eğer şimdi bu yazıyı okuyor ve o anı hatırlıyorsan, bir daha karşılaşırsak ve küçük aksaklıklar araya girmezse seninle tanışmayı çok isterim.

Üzerinden 2 ay geçti ama belki yine de sana kendimi hatırlatma şansım vardır diye yazıyorum. Bir akşam minimüzikhol’de karşılaşmıştık. Hatta, şiirsel olsun diye söylemiyorum, bol karlı bir cumartesiydi. Benim upuzun kahverengi saçlarım siyah&beyaz elbisemin çoğunu kapatıyordu. Çok kalabalık olmasına rağmen çoçukluğumdan beri her ortamda sivrilmeme neden boyum mekanın mini ruhuna tezat gibiydi. Senin de öyle. Üzerinde mavi bir jean gömlek ve şu an hatırlayamadığım bir pantolon vardı. Yanımdan geçerken gözlerini gölgeleyen dalgalı, kumral saçların şakacı bir ifadeyle göz kırptığını görmeme engel olamadı ya da loş ışıklar  kusursuz dişlerini ortaya çıkartan gülüşünü farketmeme…

Sonra mini bir mucize oldu, ben bara gittim sen de geldin. Farkındayım birşeyler söylemeye çalışıyorsun, neredeyse ağzından çıkamayan kelimeleri zorla çekip alacağım. Sonra klişe bir açılış yaptın: “Seni daha önce burada hiç görmemiştim”. Mini bir hayal kırıklığı ile “Evet, çok sık geldiğim bir yer değil” dedim. Son olarak “iyi akşamlar” diledim ve yanından ayrıldım… “Karşılaşma”mız sonlandı. Sonradan tabii biraz pişman oldum. Bir daha minimüzikhol’de karşılaşırsak artık 2. görüşün olacak. Konuşmayı biraz daha derinleştirmek isterim.

Ekim ayının sonlarına doğru haftaiçi bir akşamüstü, ultra zayıf bir arkadaşımla Kiki’ye gelmiştik. Isıtıcıların turuncu ışıkları altında aynı masayı paylaşıyorduk. Benim üzerimde her zamanki simsiyah kıyafetlerim, sendeyse soluk kahve tonlarda sportif bir deri ceket. Karşıdan ben göremiyordum ama katlanan turistik bir İstanbul haritası üzerine benim resmimi çiziyormuşsun… Ya da karikatürümü mü desem? Yaşın 40 – 45? Konuşmaya başlıyoruz. Lizbon’dan gelmişsiniz, Haluk Akakçe’nin bir sergisi için sanırım. Yanında projelerinle ilgilenen daha genç bir arkadaşın vardı. Neden buradasın, sanat, İstanbul, Lizbon… konuştuk. “Karşılaşma”nın sonunda resmi hediye etmeni bekledim desem? Şimdi bile bir sürpriz yapsan? Belki bu yazıyı okuyan biri sana mesajı ulaştırır.

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI