Ana SayfaYazarlarBu Perşembe Aldous Huxley ile Birlikte Algının Kapıları’nda #tbt

Bu Perşembe Aldous Huxley ile Birlikte Algının Kapıları’nda #tbt

Yazıma giriş yapmadan önce ufak bir önsöz eklemek istedim. Bu yazımı okurken kendini eleştirilmiş hissedebilirsin, bu hissiyatten hoşlanmaya da bilirsin. Kaldı ki, yazının başrolündeki adam, Aldous Huxley, zaten seni, beni, kendisini ve diğerlerini bugünden 64 yıl önce bir güzel eleştirmiş.
 
Değer verdiklerimizin peşinden koşmak gerektiğini düşünenlerdenim. Algının Kapıları (The Doors of Perception) isimli kitap da bu konuda bir istisna değil. Yaklaşık üç aylık yarı tembel bir arayış sonunda 2004 basımı Vintage Classics baskısını bulabildim. 50 sayfalık başyapıtı bir oturuşta bitirdim, asıl etkisi ise bundan sonra başladı. Bitirdiğimden beri başucumda olan kitabı sık sık elime alıp, hala farklı bölümlerini tekrar tekrar okurum. 
 
64 yıl önce yazılmış bir kitabı okurken, sanki yarın yayınlanacak olsa da hala güncel olacak olması son derece ilgi çekici bir nokta. Bugüne kadar böyle birşey ne duydum, ne de okudum. Kitap bence – okuduktan sonra neyi anlattığını cümleye ‘bence’ ile başlayarak açıklayabileceğim yegane kitap* – insanı, insan olmayı ve insanlığı mercek altına alıyor. Kitabın tam olarak konusu ve bakış açısını açıklamak hem zor he de manasız. Algının Kapılar’ından bahsediyorsak önemli olan benim sana ne söylediğim değil, senin bu kitabı okurken ve okuduktan sonra ne algıladığın olmalı. Ufak bir örnekle saçlama olarak algılanmaya yakın bir seviyede soyut olan ifadelerimi biraz daha somutlaştırayım; 64 yıl önce yazılmış bu kitaptan, sanki bizim ölçülerimiz ile dikilmiş bir cümleyi ele alalım. Cümlenin orjinalliğini korumak için kendi dilinde yazacağım umarım, takipçilerinin %99.98’i Türk olmasına rağmen çarpık İngilizce’siyle gösteri yapanlara benzemem.
 
Paylaşacağım bu cümle bana özellikle Instagram’ı, sosyal yarış platformumuzu çağrıştırdı. Hani ben senden daha iyiyim, bak ben neler yaptım ki sen yapamadın, nerelere gittim ki sen gidemedin, böyle iyiyim, şöyle harikayım diyerek kendimizi satma ve ilgi çekme turlarımızı attığımız pist var ya, o işte.
 
That humanity at large will ever be able to dispense with Artificial Paradises seems very unlikely. Most men and women lead lives at the worst so painful, at tge best so monotonous, poor and limited that the urge to escape, the longing to transcend themselves if only for a few moments, is and has always been one of the principal apptetites of the soul.
 
Adam 64 yıl önce senin benim perşembe keyfimizi, #tbt’leri açıklamış. Niye atarsın eski resimlerini elalem görsün diye, al işte sana nedeni. Belki kendin bile nedeninin farkında değilsin atarken. O atıyor, bu atıyor, ben de atayım… attım…. o kadar beğenildi, şu kadar beğenildi… iyi hissettim.. peki sor bir de neden?
 
Ben bu bağlantıyı gördüğümde çok beğendim, okuyucularımın da beğenebilecek vizyon ve damak tadına sahip olabileceğini düşündüm, ya da buna inanmak istedim. Eğer sizi eleştiri altında bırakacak, kendinizi kötü hissettirecek noktalara parmak bastıysam lütfen sadece yukarıdaki sevimli köpek yavrusu resmine odaklanın ve gerisini boşverin. Umursamamak da bir lütuftur.
 
*bu cümleyi daha iyi anlamak için kitabı okumanız gerekebilir.
 
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. İletişime geçmek, ya da daha fazla fotoğraf görmek isterseniz @instagram: batusjournal.
 

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI