Ana SayfaModaSedef Çalarkan`la moda üzerine

Sedef Çalarkan`la moda üzerine

Yurt dışında bizi başarıyla temsil eden isimlerden biri olan Sedef Çalarkan, aile şirketi vasıtasıyla adım attığı moda hayatında Louis Vuitton gibi köklü bir çok markada çalışarak farklı bakış açıları da kazanan bir tasarımcı.

Parayı sonuna kadar harcadığı dönemler de oldu dikkat etmesi gereken dönemler de ama asla hayallerinden vazgeçmedi. Yol ayrımlarında pek çok çıkış varken iç seslerini dinleyen ve mesleğini değil gerçekten aşık olduğu hobisini yapan Çalarkan`ın Osmanlı dönemine duyduğu ilgi ise bambaşka boyutta.

Yeni koleksiyonu için İznik çinisinden ilham alan tasarımcı, bu uğurda bir çok kez çininin kaynağına gidip gerçek ustalarla çalışabilecek kadar da koleksiyonlarına aşık. Çalarkan`in eğlenceli olduğu kadar romantik olan tasarım hayatına girişini ve ilham kaynaklarını bütün detaylarıyla röportajımızda okuyabilirsiniz.

Sedef Çalarkan kimdir? Okuyucularımıza biraz kendinizi anlatabilir misiniz?

26 Nisan tarihinde İstanbul’da doğdum. İngiltere’de eğitim hayatımı tamamladım. Moda ile profesyonel anlamda tanışmam aile şirketimizde çalıştığım dönemlerde Fred Perry ile oldu. Sonrasında aile şirketimiz adına Cimarron, Jean Paul Gaultier, Versace gibi önemli markaların satın alma, ürün seçme görevini üstlendim. Louis Vuitton’la gelen bir teklifle 4 sene bu marka için çalıştım. Önce müdür yardımcılığı ve sonrasında müdürlük yaptım. Babamı trafik kazasında kaybettikten sonra 1 sene çalışmaya ara verdim.
Telsim’de (bugün ki Vodafone) lüks ürün proje geliştirme alanında çalıştım ve tasarım ekibinin direktörlüğünü yapalım. Daha sonra Arzu Kaprol markasına fuarlarda danışmanlık yaptım. 2005 senesinde ise kendi markam olan Osm@n’ı yarattım. Kendi markam ve çeşitli kurumsal markalar adına tasarım yapıyorum. Bütün çalışmalarım konsept tasarımı alanındadır.

Sonsuz kaynaklı bir hayattan zor günlere adım atmışsınız bir zamanlar. Bu günlerde getirisi biraz daha uzun soluklu olan tasarımcılığa adım atmaya nasıl cesaret ettiniz?

Şartlar ne olursa, beni hayata bağlayan, yaşadığım zor günleri atlatmamı kolaylaştıran en önemli unsur hayallerim ve bunları ortaya koyabilmemdi. Çalışmak, sevdiğim bir işi yapmak bana çok iyi geldi. 15-16 saat aralıksız çalışabilirim. Ben tasarımlarımla yaşıyorum. Bana hiç bir şeyin veremeyeceği kadar haz veriyor. Aktif bir sosyal hayatım yok. Sakinliği tercih ediyorum…. İşime aşığım… Cesur bir kişiliğim olmasa bugün bu noktaya gelemezdim. Hayatta bazı şeyleri başarmak için cesaret şart. Ben duygularımın peşinden giderim. İç sesimi dinlerim. Yaptığım hataları tekrarlamamaya özen gösteririm. İnsan işi gibi görmediği, hobisi olan işte başarılı olur. Ben bu yolu seçtim. Hayatta ne yapmak istiyorsam onu yapıyorum. Her zaman bağımsız olmak, özgün olmak istedim. Seçtiğim yolu yaşıyorum…

Tasarımcı olmanızın arkasında biraz da romantik bir neden yatıyor. Bizimle paylaşır mısınız?

Evet komik bir hikaye… Her şey aşkla başladı. Her yolu denedim ve olmadı. Saçlarımı koyuya boyattım, onun istediği gibi giyinmeye başladım. Aklınıza ne gelirse. O üzüntü bana fark edilmek adına daha iyisini, en iyisini yaratma isteği verdi, beni kamçıladı. Yıllar sonra dönüp baktığımda, hayatımda bu kişinin varoluş nedeni aslında benim bugün mesleğimdi. Hayat sürprizlerle dolu…

Amerika, Fransa gibi pek çok kişinin hayranlık duyduğu, modanin kalbi olan ülkelere gitmişsiniz ancak markanızın teması Osmanlı üzerine. İlham kaynağınıza olan bu bağlılığınız nereden geliyor?

Türkçeye zaman-bozum olarak çevrilebilecek anakronizm kelimesi ortaya koyduğum işleri çok iyi betimliyor. Bu nedenle bu kavramı kendime ana başlık olarak belirledim. Anakronizm kavramının farklı hallerini kendi felsefeme dönüştürme gayretim çalışmalarımı şekillendirdi. 
İmgelerimizde yer etmiş tarihi unsurları eğlenceli bir yaklaşımla ele aldım, güncel ve hafif bir dille popülerleştirdim. Objelere ve karakterlere ait oldukları zaman dilimlerinin dışında unsurlar ekledim. Padişaha ipod takmak gibi.  Gençlerin ilgisini çekti bu durum. Daha doğrusu; önceki örneklerinden  ayrıştırdı… İşin sırrı iyi bir gözlemci olmam, Osmanlı sanat tarihini çok iyi biliyor oluşum, incelemeci karakterim, teknolojiyi ve yeniliği çok iyi takip edişim diyebiliriz. nereye gidersem gidim, dönüp özüme bakıyorum..

Modern dünyada geçmişi sevdirebilmek, Osmanlıyı anlatmak oldukça zor olmalı. Böylesine derin bir konuyu işlediğiniz tasarımların farklılığı nedir? Sedef Çalarkan bunun için neler yapıyor? Farkı nerede ortaya çıkıyor?

Üzerinde hassasiyetle durduğum nokta farklı geçmiş, hatta bazen gelecek dönemlerin sembolleşmiş ya da sembolleşme potansiyeli taşıyan unsurlarını birbirleriyle tanıştırmak. Bu tanışıklıktan, bu sürpriz karşılaşmadan apayrı bir dünya yaratmak, kendi dünyamı kurmak. Sanırım en önemli fark burada ortaya çıkıyor.

Sürekli olarak yabancı markaların satıldığı Jean Lab` de ürünleri satılan ilk Türk tasarımcısınız. Bu başarınızı neye borçlusunuz?

Marka eğitimimi Louis Vuitton gibi bir dünya devinde tamamladım. Bir ürünün etiketi, paketi, tanıtımının nasıl olması gerektiği konusunda önemli bir eğitime ve bilgiye sahibim. Tasarımcı olmanın yeterli olmadığı  durumlar var. Burada tecrübe ve marka danışmanlığı konsunda aldığım eğitimler işin içine giriyor. Bir tek tasarlamak yetmez.

Yurt dışında başarılarınızla ön plandasınız. Kendi ülkenizde bu başarıları duyurmak, kendinizi daha çok anlatabilmek için ne gibi çalışmalar içerisindesiniz?

Kendi ülkemde tasarımlarımı duyurmak için uzun zaman harcadım. Hepimiz sahip olmadıklarımıza daha fazla arzu duyarız; bu insanın doğasında var. Bundan dolayı yabancı talebi tasarımlarıma daha fazla. Rotamı tamamen yurt dışına çevirdim.
Durum böyle olsa da son yıllarda Türkiye`de tasarımlarıma olan ilgi arttı. Kendi mirasımızdan yararlanmayı öğrendik diyebiliriz…

Yeni koleksiyonunuzdan bahsedebilir miyiz. Sizi son yolculuğunuza çıkartan ilham kaynağınız ne oldu?

İznik çinisi çok ilgi duyduğum bir sanat dalıydı.  16. ve 17. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu`nun en ihtişamlı döneminde ve yeni yapılanmasında hamam, saray, medrese, cami, mescit, çeşme, sebil gibi geniş bir kullanma sahası bulmuştur. 17 yüzyılda İznik çinilerinin ünü tüm dünyaya yayılmıştır. Osmanlı sanatının en önemli parçası olan İznik çinilerinin ihtişamını , günümüz modasıyla harmanlayıp, dünyaya tanıtımını sürdürme fikrinden etkilendim.

Koleksiyonu çizerken İznik`e çok sık gidip geldim. Osmanlı`nın ilk medresesi içindeki çini atolyelerine gerçek çiniler yaptırdım. Hepsi teker teker, uzun zamanda elde yapıldı. Çinilerin teker teker anlamlarını öğrendim. Daha sonra değerli usta Garbis Erdoğan`la çalışıp bu çinileri gerçek altın plakalarla birleştirip tişörtlerimin üzerine uyguladım. Üzerinde kuyumcu işçiliği vardır. Çok detaylı ve uzun bir çalışmaydı. 

Bu koleksiyonunuzda hangi kadınlara seslenmek istediniz?

Dünya üzerinde var olan bütün kadınlara. Çünkü en büyük hayalim tasarımlarımı kitleler üzerinde görmek. Ünlü giymekle sınırlı olmak beni hiç etkilemiyor.

Tasarımlarınıza nereden ulaşabiliriz? Fiyat aralığınız nedir?

15 gün içerisinde kendi e-ticaret sitem www.sedefcalarkan.com`dan, Türkiye`de Alaçatı, Denizli, Bursa, Antalya yurt dışında Dubai, Moskova, Almanya`da ulaşabilirsiniz. Her ay yeni satış noktaları ekleniyor. Fiyat aralığı 160 ila 3000 TL arasında değişiyor…

Hem yurt içinde hem de yurt dışında gözü olan biri olarak stilini en çok beğendiğiniz isimler kimler?

Yerli: Biricik Suden, Derin Sarıyer, Hande Ataizi, Ali Koç
Yabancı: Cate Blanchett, Keira Knightley ve Ryan Gosling

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI