Moda, her zaman hızla akıp gitmeyi tercih eden ve değişimin elini asla bırakmayan bir kavram olmuştur. Ancak kadın modası bu duruma her ne kadar adapteyse erkek modası da bu işin ayak direyen karakteri olmuştur. Erkek modasında kuralları yıkmak, değişiklikleri benimsetmek veya yeni fikirlerle deneysel stiller oluşturmak her zaman biraz daha mücadeleci olmayı gerektirmiştir. Özellikle bu mücadeleye giren bir kadınsa “cesaret” kelimesini de oyuna eklememizde fayda var. Selen Akyüz işte bu cesur kadınlardan biri.
Kendi tarzından ve aykırılığından ödün vermeden Ermenegildo Zegna gibi klasikleşmiş köklü bir markanın tasarım kadrosunda yer almak ise cesaret kadar yeteneğinizin de konuşması gereken bir durum.
Selen ile Milano’da ilk tanıştığımız zaman akşam en geç saatte o gelmişti,Zegna serüveninden sonra şimdi Costume National için yeni bir koleksiyon hazırlıyordu ve tüm yorgunluğuna rağmen oturduğu an o yorgunluktan eser yokmuş gibi muhteşem bir enerjiyle süreci anlatmaya başladı. Mutluluk ne kadar bulaşıcıysa ilham dolu enerjiler de aynı oranda bulaşıcı olabiliyor ve sizi alıp götürüyor yine de konuşmanın içinde akıp giderken Gucci’den gelen teklifi reddettiğini öğrendiğim an istemsiz bir duraksama yaşamıştım. Neden ? diye sorduğum da ise Selen’den aldığım cevap oldukça sade ve netti.
“- Çünkü Costume National kendimi yansıtabileceğim bir marka.”
Şimdi kendi markasını oluşturduğu bu süreçte “tabuları”,”kalıpları” yıkmak isterken sözünün ne kadar arkasında durabileceğini çok rahat kestiriyorum ve sözü ona bırakıyorum.
1-Selen Akyüz kimdir?
1990 İstanbul doğumluyum, lisenin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi moda tasarımı bölümünü kazanarak tasarım hayatıma başlamış oldum. İTÜ’de geçen 2 yılın ardından , İstanbul Moda Akademisine geçiş yaptım. İMA’daki ikinci yılımda erkek giyim tasarımları yaparak devam ettim.2014 Eylül ayında ise Milano’ya yerleşip, İstituto Marangoni Milano’da Ermenegildo Zegna markası ile çalışarak erkek giyim üzerine Masterımı tamamladım. 2015 Eylül ayından 2016 Nisan ayına kadar Costume National Milano da erkek giyim üzerine çalıştım. 2016 Ekim ayında ise 10 outfitten oluşan Rugs’N’Roll koleksiyonumu Milano’da Türk konsolosluğunun desteğini alarak bir defile ile sergiledim. Şu an hala Milano – İstanbul arası yaşamaktayım, markalaşma evrem devam etmekte.
2- Turistik bakış açısını kenara attığımızda bir tasarımcının gözünden bize Milano’yu anlatır mısın?
Milano moda anlamında fırsatlarla dolu bir şehir, bir yerlerde kahve içerken yanınızda Domenico Dolce oturabiliyor,ya da Marcelo Burlon ile aynı gece klübünde eğlenebiliyorsunuz. Modasal anlamda belli bir networkü kurmak diğer ülkelere kıyasla çok daha rahat. Gün içerisinde size ilham verecek stillerde erkek ve kadınlarla dolu bir şehir, gencinden yaşlısına herkes belli bir stile sahip. Hayat genel anlamda sakin, bu sakinlik ise beyninizi zinde tutuyor, anlık durumları daha kolay avantaja çevirebiliyorsunuz. Tabi ki fuarları da es geçmemek gerek, dünyanın en iyi fuarlarına ev sahipliği yapması trendleri anında görmenizi sağlıyor. Şehir yetenekli gençlerle dolu, bir cafede otururken o an tanıştığınız marketing okuyan biriyle Gucci’nin son reklam kampanyalarını olumlu ve olumsuz tartışabiliyorsunuz. Bunların hepsi bir tasarımcıyı besleyecek en temel kavramları oluşturuyor.
3- Erkek modasına seni yönlendiren neydi ?
İMA’daki 2.senemde İ-Skool project kapsamında İtalya’da düzenlenen bir denim yarışmasına katılmaya hak kazandım ve ilk erkek koleksiyonumu o yarışma için hazırladım, işte o zaman erkek giyim bana daha keşfedilmeye açık geldi. Tasarımı fonksiyonellikle birleştirmek, klasikliğe meydan okumak, yeni teknik ve materyalleri kullandıktan sonra açığa çıkan tasarım tatmini beni erkek modasına yönlendiren en önemli unsurlar arasındadır diyebilirim.
4- Rug’s and Roll koleksiyonunun hikayesini anlatır mısın?
Rugs’N’Roll Türk kültürünün Rock’n Roll kavramıyla bir araya gelmesinden çıkan bir koleksiyondu. Biraz oryantalist, biraz aykırı bir koleksiyondu. Kilim desenleri, kültürümüzden gelen tel kırma, süzene nakış gibi tekniklerle rock’n roll konseptli tasarımlarla bir araya geldi. Sonuç hem Türk’lerin hem İtalyan’ların ilgisini çekti. Hatta defile sonrası backstage,e gelen bir çok İtalyan tel kırmaları ve el nakışlarını yakından görmek istedi. Kültürümüzün, rock’n roll’ a uyarlanması sanırım, herkes için merak uyandıran bir durumdu.
5- Peki Rug’s and Roll erkeği nasıl bir karakter?
Rugs’N’Roll erkeğini tasarlarken David Bowie ya da Mick Jagger gibi ikonlar Türk olarak dünyaya gelselerdi Türk kültürünü kıyafetlerine nasıl yansıtırlardı sorusunu birçok kez kendime sordum. Yarattığım erkek kıyafet konusunda cesur bir erkek, cinsiyet ayrımcılığı yapmıyor, onun için önemli olan içinde bulunduğu zamana kadar kültürel anlamda biriktirdiklerini kıyafetlerine ve sanatına yansıtmak diye tasvir edebilirim.
6-Sana en çok neler ilham veriyor ?
Kitaplar, kitaplar ve yine kitaplar, her gittiğim ülkeden erkek giyim üzerine yazılmış veya derlenmiş bir kitap almadan dönmem, özellikle eski kitaplarda her zaman ilham alınabilecek öğeler olduğunu düşünüyorum, Stanley Kubrick, Quentin Tarantino gibi aykırı yönetmenlerin filmleri ve karakterleri. Terence Stamp, Bob Dylan, Mick Jagger, David Bowie, John Lydon , Freddie Mercury, Ian Brown gibi cesur adamlar. Dazed and Confused, Dust , Recens Paper gibi dergiler, bazense sadece sokakta yanımdan geçen ya da evsiz biri, her şeyden ilham alabiliyorum.
7-Kimler senin tasarımlarını tercih etmeli ?
Kimler alabilir ya da almalı diye bir şey hiç düşünmedim ; içinde mutlu, farklı ve cool hisseden her erkek alabilir, tabi genelde bunu hissedenler ise hep sanatla uğraşan erkekler oluyor
8-Sence bir erkeğin tarzı nasıl olmalı ve gardırobunda mutlaka bulunması gereken kilit parçalar neler?
Kalıpların biraz daha dışına çıkmalarını isterim, jilet gibi bir paltonun yakasını havaya kaldırmayı bıraksınlar. Biraz daha over size formlu farklı kabanlar, döneme göre beyaz t-shirtler ve balıkçı trikolar, iyi dikilmiş bir bomber ceket, siyah jean pantolon tercih edebiliriler kumaş için ise yine daha farklı kalıpları tercih edip plili pantolonlar alabilirler. Bedenlerini iyi tanıyıp, birkaç aksesuar ekleyerek, çok farklı ve cool gözükebilirler.
9-Yeni projelerden bahsedelim biraz da…planında neler var?
Şu an itibariyle İstanbul’da, İstanbul Fashion Week’te çıkacak yeni koleksiyonumun üretimi ile ilgileniyorum. Yaza doğru markalaşacağım ama asla Selen Akyüz olarak değil, amacım Türkiye’deki kaliteli üretimi değerlendirmek ve Milano, Paris gibi Avrupa şehirlerinde satışa sunmak, Tabi fuarlarda da var olmak hedeflerim arasında ancak bunların hepsi zaman ve emek gerektiriyor, Şu an bir algı ve talep yarattım ki sanırım en zor buydu ve bunu başardığım için mutluyum.
10- Son olarak yurtdışındaki erkek modası ile Türkiye’de ki erkek modasını bizim için değerlendirir misin?
Bir tasarımcı olarak Türkiye’deki erkek giyim tabusunu yıkmayı çok istiyorum. Maalesef ülkemizde bir erkek giyim algısı olduğunu düşünmüyorum, her şey takım elbise ve standart seçimlerden ibaret, Avrupa bu anlamda inanılmaz ilerde, bunun en büyük etkeni ise yaşam biçimleri arasındaki farklılıklar. Avrupa’da erkekler farklı görünmeyi ve en önemlisi kıyafetleri ile kendi kimliğini göstermeyi seviyorlar, yeni ürünleri denemeye, almaya çok açıklar. Ülkemizde ise bu tabunun yavaş yavaş kırılacağına inanıyorum, ben ve benim gibi düşünen bir çok tasarımcı var yeni nesil tasarımcılar arasında, yapabileceğimiz en güzel şey üretmek aynı zamanda stil, moda algısı ve talep yaratmak.